Allah Teâlâ Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme şöyle demiştir:
“Seni insanlara resul olarak gönderdik, şahit olarak Allah yeter." (Nisa 4/79)
Arapça’da bir sözü ve elçiliği yüklenen kişiye resul denir. Bir fıkıh terimi olarak resul, işe kendini karıştırmadan birinin sözünü bir başkasına ulaştırmakla görevli kişidir. Dini terim olarak da Allah'ın hükümlerini halka ulaştırmak üzere görevlendirdiği insana resul denir. Bunun Türkçe karşılığı elçidir.
Allah Teâlâ elçilerinin görevini üç şekilde belirlemiştir:
1) Emri yerine ulaştırma (tebliğ): Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Elçilere apaçık tebliğden başka ne düşer?" (Nahl 16/35)
"Ey Elçi! Rabbinden sana indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan onun elçiliğini yapmamış olursun" (Maide 5/67)
2) Emri açıklama (beyân):
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ إِلَّا بِلِسَانِ قَوْمِهِ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ فَيُضِلُّ اللَّهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ (4)
4-"Biz ne elçi gönderdiysek sadece kendi halkının diliyle gönderdik ki, onlara açık açık anlatsın. Allah dileyeni/dilediğini sapıklıkta bırakır ve dileyeni/dilediğini de doğru yola çıkarır; güçlü olan, Hakim olan O’dur. " (İbrahim 14/4)
وَمَا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ إِلَّا لِتُبَيِّنَ لَهُمْ الَّذِي اخْتَلَفُوا فِيهِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ (64)
64-"Biz Kitap'ı sana, başka değil, sadece ayrılığa düştükleri şeyi onlara açıklayasın ve bir de inanan kimselere yol gösterici ve rahmet olsun diye indirdik." (Nahl 16/64)
3) Müjdeleme ve uyarma:
Bu konuda şöyle buyruluyor:
وَمَا نُرْسِلُ الْمُرْسَلِينَ إِلَّا مُبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَ فَمَنْ آمَنَ وَأَصْلَحَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
48- "Biz elçileri, başka değil, sadece müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim inanır ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir." (En'am 6/48)
"Biz seni bütün insanlara sadece bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak göndermişizdir." (Sebe 34/28)
1) Elçinin koruma görevi yoktur.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Eğer yüz çevireceklerse çevirsinler, biz seni onlara bekçi göndermedik. Sana düşen sadece tebliğdir." (Şura 42/48)
2) Elçinin vekillik görevi yoktur.
Ne halka karşı Allah'ın vekilliğini, ne de Allah'a karşı halkın vekilliğini yapar.
Vekilimiz Allah şöyle buyurur:
"Allah dileseydi şirke düşmezlerdi. Biz seni onların üzerinde bir koruyucu yapmadık. Sen onların üzerinde bir vekil de değilsin." (En'am 6/107)
"Sen sadece bir uyarıcısın. Her şeye vekil olan Allah'tır." (Hud 11/12)
3) Elçi kimseyi yola getiremez.
Bizi yoluna kabul eden Rabbimiz şöyle buyurur:
إِنَّكَ لَا تَهْدِي مَنْ أَحْبَبْتَ وَلَكِنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ (56)
56-Sen, sevdiğini doğru yola getiremezsin, ama Allah, dilediğini doğru yola getirir. Doğru yola girecekleri en iyi o bilir." (Kasas 28/56)
Elçi sadece doğru yolu gösterir: Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Kuşkusuz sen kesinkes doğru yolu gösterirsin." (Şura 42/52)
4) Elçi baskı yapamaz.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
فَذَكِّرْ إِنَّمَا أَنْتَ مُذَكِّرٌ (21) لَسْتَ عَلَيْهِمْ بِمُسَيْطِرٍ (22)
21-"Sen öğüt ver! Esasen sen sadece bir öğütçüsün.
22-Sen onların tepesine dikilecek değilsin." (Ğaşiye 88/21-22)
4) Elçi kalpten geçeni bilmez.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
وَمِمَّنْ حَوْلَكُمْ مِنْ الْأَعْرَابِ مُنَافِقُونَ وَمِنْ أَهْلِ الْمَدِينَةِ مَرَدُوا عَلَى النِّفَاقِ لَا تَعْلَمُهُمْ نَحْنُ نَعْلَمُهُمْ سَنُعَذِّبُهُمْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ يُرَدُّونَ إِلَى عَذَابٍ عَظِيمٍ (101)
101-"Çevrenizdeki kimi çöl Arapları münafıktır. Medine halkından da münafıklığa iyice alışmış olanlar vardır. Sen onları bilmezsin, onları biz biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz; sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir." (Tevbe 9/101)
"Münafıkları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar dayalı odunlara benzerler. Her gürültüyü kendilerine karşı sanırlar. İşte düşman onlardır. Onlardan sakın. Allah onları kahretsin, nasıl döndürülüyorlar." (Münafikûn 63/4)
5) Elçi gaybı bilmez,
O sadece Allah'ın kendine vahyettiği şeyleri bilir.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
قُلْ لَا أَقُولُ لَكُمْ عِندِي خَزَائِنُ اللَّهِ وَلَا أَعْلَمُ الْغَيْبَ وَلَا أَقُولُ لَكُمْ إِنِّي مَلَكٌ إِنْ أَتَّبِعُ إِلَّا مَا يُوحَى إِلَيَّ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الْأَعْمَى وَالْبَصِيرُ أَفَلَا تَتَفَكَّرُونَ (50)
50-"De ki: "Ben size, Allah'ın hazineleri yanımdadır, demiyorum. Gaybı da bilmem. Size, "İşte ben bir meleğim." de demiyorum. Ben bana vahyolunandan başkasına uymam." De ki: "Görenle görmeyen bir olur mu? Hiç zihninizi yormaz mısınız?" (En'am 6/50)
"De ki: "Eğer gaybı bilseydim, daha çok iyilik yapmak isterdim ve bana kötülük de gelmezdi. Ben, inanan kesim için bir uyarıcı ve bir müjdeciden başka bir şey değilim." (Araf 7/188)
Peygamberler bu durumda ise ya diğer insanlar ne durumda olur?
Sonraki sayfa»»