Evliya, veli kelimesinin çoğuludur. Ancak Türkçe'de tekil anlamında kullanılır.
ŞEYH EFENDİ- Biz velilerden bahsediyoruz, sıradan insanlardan değil. Herkes Allah'ın velisi, hakiki Allah dostu olamaz.
BAYINDIR- Kim Allah'ın velisidir?
ŞEYH EFENDİ- İşte anlatıyorum dinle. Veli olmanın başlangıcı kul ile Mevlâ arasına giren düşüncelerin, ve kulun, Allah'a olan yabancılığının ortadan kaldırılmasıdır.
Mevlâ’nın ikramıyla Allahu Teâlâ‘nın dışında kalan her şey sâlikin[1] gözünden silinir, Allah’tan başkasını görmez hale gelirse, fenafillah yani Allahu Teâlâ’da eriyip gitme adı verilen devlet hasıl olur ve tarikat hali sona erer. Böylece seyr-i ilallah yani Mevlâ’ya doğru olan manevi yürüyüş tamamlanmış olur.
Bundan sonra seyr-i fillah (Allah'da yürüyüş) denilen ispat makamına girilir ve kalbe sadece Allah (Celle celâluh) yerleşir. İşte bunları kazanan kişiye “veli”, yani hakiki Allah dostu demek doğru olur.
Nefsi emmare (sürekli kötülük emreden nefis) mutmainneye dönüşür; küfründen ve inkarından vazgeçer. O Mevlâ’sından, Mevlâ’sı da ondan razı olur. Nefsin tabiatında bulunan ibadetlere karşı olan isteksizlik hali ortadan kalkar[2].
BAYINDIR- Fenafillahtan, seyr ilallahtan ve seyr fillahtan bahsediyor ve bunları önemli birer mertebe gibi gösteriyorsunuz. Bunun Kur’an’da ve sünnette bir delili var mıdır? Asr-ı Saadette[3] böyle bir şeyden bahseden olmuş mudur? Bunlar Budizm’den gelip sizin inancınıza yerleşmiş şeylerdir.
Mevlâ'ya doğru olan manevi yürüyüşün daha hayatta iken tamamlanmış olması ne ile açıklanabilir? Her neyse. Şimdi bunlardan bahsetmek istemiyorum[4].
Veli Allah dostu anlamında olduğuna göre, kendi dostunun kim olduğunu en iyi bilen Allah Teâlâ'dır. O, bu konuda şöyle buyurur:
“Onlar gayba inanan, namaz kılan, kendilerine verilen rızıktan yerli yerince harcayan, Hz. Muhammed'e ve ondan önceki elçilere indirilene inanan, ahireti kesinkes kabul eden kimselerdir.”(Bakara 2/2-4)
Her müslüman kolayca bu tanıma girer. Kur’an’da veli tanımı bu iken siz niçin başka bir tanım yapıyorsunuz?
Veli, dost demektir. Karşıtı düşmandır. Yani yukarıda tanımladığınız kimseler Allah'ın dostu da müslümanlar, haşa onun düşmanı mı?
Kimileri de şeytanı veli edinir. “Kim Allah’ın berisinde şeytanı da veli edinirse doğrusu açık bir biçimde kaybetmiş olur.” (Nisa 4/119)
Dostluk karşılıklı olur. Müminler Allah’ın velisi olduğu gibi Allah da müminlerin velisidir. Şeytan da kendini veli bilenlerin velisidir.
63-Allah’a and olsun ki, biz senden önceki topluluklara da elçiler göndermiştik. Ama şeytan onların yaptıkları işleri kendilerine güzel göstermişti. O, bugün de onların velisidir. Onlar için acıklı bir azap vardır.” (Nahl 16/63)
28- Sakın ola müminler, müminlerden önce o kafirleri kendilerine veli edinmeyeler. Her kim böyle yaparsa artık Allah’tan hiçbir şey beklemesin. Ama bunu onlardan korunmak için yapmışsa o başka.” (Al-i İmran 3/28)
Bu konuda çok âyet vardır.
Dostluğun dereceleri olur. Öyle insanlar vardır ki, Allah'a iyi bir kul olmak için elinden geleni yapar; malını, canını ve her şeyini onun yoluna koyar. Tabii ki, Allah’ın böylelerine olan dostluğu fazla olur.
“Sana vahyettiğimiz Kitap gerçeğin ta kendisidir. Kendinden öncekileri de doğrulamaktadır. Allah kullarından, kesinkes haberdardır ve onları görmektedir.
Sonra bu Kitap’ı kullarımız içinden seçtiklerimize bıraktık. Onlardan kimi kendini yanlışa sürükler, kimi orta yolu tutturur, kimi de Allah’ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır. İşte faziletin büyüğü budur.”(Fatır 35/31-32)
Bu büyük fazileti elde edenler her zaman Allah’ı kendileriyle beraber hissetmenin huzur ve mutluluğunu yaşarlar. Karşılaştıkları güçlükleri gözlerinde büyütmez, Allah’ın izniyle üstesinden geleceklerini bilir, Allah’a dayanıp yollarına devam ederler. Bunların sıkıntıları görünüştedir, içleri daralmaz.