ANASAYFA

FORUM

UNUTULMAYANLAR

ZİYARETCİLER

AİLE

SERBEST KÜRSÜ

MEZHEP

İSLAMİ KONULAR

KLİP / MUZİK

RESİMLER


   
  FECR - Kur`an iklimine özlem..
  4- Müminlere imam olmak, imametin şartları
 

4- Müminlere imam olmak, imametin şartları

 

Müminlere imam olmak, takvalı bütün müminler için müşterek bir olaydır. Bu itibarla, takvalı her mümin, Irkı, kabilesi, soyu, ataları kim olursa olsun, müminlere imam olabilir. Babadan oğula veya biat almadan her ne şekilde olursa olsun, saltanat veya krallık İslam dininde red edilmiştir. Bu hususlarla ilgili

olarak, Kur’an’dan mealen:

 

- Rabb’i bir zaman İbrahim’i bir takım kelimelerle sınamış o da onları tamamlayınca: “Ben seni insanlara imam yapacağım.” demişti. “Soyumdan’da (imamlar yap, ya Rabbi!)” dedi. (Rabb’i): “Zalimlere ahdim ermez (onlar için söz vermedim.)” buyurdu. 2/124

 

İbrahim peygamberi, Allah insanlara imam yapmıştı. İbrahim peygamber, Allah’tan, dilekte bulunarak soyundan da imamlar yapmasını istemiş, Allah, İbrahim peygambere imamlık işinin soy işi olmadığını, önemli olan, soyun değil de, takvanın olduğunu belirtmiştir. Zira dikkat edilirse İbrahim peygamberin bizzat kendisi, Allah tarafından sınanmış, sınanma neticesinde imamlığa liyakatli olduğu ortaya çıkmıştır. İmamlık işi takvaya bağlı değil de, babasının kim olduguna bağlı olmuş olsaydı, İbrahim peygamber imam olamazdı. Zira, İbrahim

peygamberin babası bir putperesti, sonra imanda etmedi. Kur’an’dan mealen:

 

- İbrahim, babası Âzer’e demişti ki: “Sen putları ilâhlar mı ediniyorsun? Doğrusu

ben seni ve kavmini açık bir sapıklık içinde görüyorum.”  (6/74)

 

- Ve kitapta İbrahim’i de an. şüphesiz o çok sadık bir peygamber idi.

- Babasına demişti ki: “Ey babam! İşitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir faydası olmayan şeylere niçin ibadet ediyorsun?”

- “Ey Babam, bana sana gelmeyen bir ilim geldi; bana uy, seni düzgün bir yola ileteyim.”

- “Ey Babam! Şeytana ibadet etme; zira şeytan, Rahman’a âsi olmuştur.”

- “Ey Babam! Ben sana Rahmân’dan bir azâbın dokunmasından korkuyorum. O zaman (sen), şeytanın dostu olursun.”

- (Babası): “Ey İbrâhim, sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (onlara dil uzatmaktan) vazgeçmezsen, an dolsun seni taşlarım. Uzun süre benden ayrıl git!” dedi. (19/41 -46)

 

Görüldüğü gibi, bir peygamberin babası müşrik bir kimse olabiliyor. Aynı durum peygamberlerin çocukları içinde geçerlidir. Bu konuda, Kur’an’dan mealen:

 

- Gemi, onarı dağlar gibi dalga(lar) arasından geçirirken Nûh, bir kenarda duran oğluna: “Yavrum, bizimle berâber (gemiye) bin, kâfirlerle beraber olma!” diye seslendi.

- (Oğlu): “Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacagım.” dedi. (Nûh): “Bugün, Allah’ın emrinden koruyacak hiçbir şey yoktur, ancak O’nun rahmet ettigi (insanlar kurtulur).” dedi. Ve aralarına dalga girdi, o da boğulanlardan oldu. (11/42 -43)

 

Ayrıca, peygamber eşi olmalarına rağmen, Nûh’un karısı ve Lût’un karısı mümin olmadılar ve Allah’a asi oldular ve kafir olarak öldüler; Bu konuda, Kur’an’dan mealen:

- Allah, inkâr edenlere, Nûh’un karısı ile Lût’un karısını misâl verdi. Bu ikisi, kullarımdan iki sâlih kulun (nikâhı) altında idiler, onlara hıyânet ettiler. Kocaları, Allah’tan (gelen) hiçbir şeyi onlardan savamadı. (Onlara): “Haydi, girenlerle berâber siz de ateşe girin” denildi. 66/10

 

Allah’a en çok asi olmus olanlardan bir tanesi de, Fir’avn’dur. Buna rağmen karısı mümin idi. Kur’an’dan mealen:

- Allah, iman edenlere de, Firavun’un karısını misal vermektedir. O şöyle demişti:

“Rabb’im bana yanında cennetin içinde bir ev yap, beni Firavun’dan ve onun (kötü) işinden kurtar. Ve beni şu zâlimler topluluğundan kurtar!” 66/11

 

Bu durum karşısında, bir kimse çıkıp ta aynı soydan gelenlerin veya her hangi bir şekilde bir birleriyle akrabalık bağıyla bağlı olanların, bu durumlarından dolayı en üstün olduklarını ve müminlerin yönetiminin bunlardan başkası için mümkün olmadığını iddia ile imameti, babadan oğula devredecek şekilde belli bir gruba tahsis edemez. İddia etmesi halinde bu, Kur’an’a uygun bir iddia olmuş olmaz.

 

İmamiyye Şiasının iddia ettiği on iki imam, çok değerli sahsiyetler olabilirler, fakat böyle bir durum imametin onların dışında olamayacağı manasına gelmez.

 

Zaten bugünkü fiili durumda, böyle bir iddianın uygulamada mümkün olmadığını göstermektedir. Öyle ki, tüm müminler bir araya gelsek, bu gün için, İmamiyye Şiasının iddia etmiş olduğu on iki imamdan herhangi birinin imameti altına girmeye imkan bulamayız. Zira bunlardan herhangi bir şahıs dünyada yaşıyor değildir. Hatta yaşıyor diye iddia ettikleri Mehdi ile tek bir kelime konuşacak imkana sahip, tek bir insan yoktur. Zira bizzat kendilerinin iddia ettiğine göre Mehdi H. 328 M.940 tarihinden beri yani 1058 yıldır büyük bir gizlilikle gizlenmiş ve dünya yaşamıyla irtibatı kesilmiştir. Onlar bu duruma “Gaybet-i Kübrâ” yani Büyük Gizlilik Dönemi demektedirler.

 

 

İmametin, bütün takvalı müminler tarafından istenebilecek bir olay olduğuna dair örnek verecek olursam, Kur’an’dan mealen:

- Rahman’ın kulları ki yeryüzünde mütevazı olarak yürürler, câhiller kendilerine lâf atarlarsa “selâm” derler.

-Onlar ki, gecelerini Rablerine secde ederek (O’nun huzûrunda) ayakta durarak geçirirler.

- Onlar ki: “Rabbimiz, cehennemin azâbını bizden öteye çevir, doğrusu onun azâbı (insana sarılıp bir daha ayrılmayan) sürekli bir azab dır.” derler.

- “Orası ne kötü bir karargâh ve ne kötü bir makamdır!” (derler).

- Ve onlar ki, harcadıkları zaman, ne isrâf ederler, ne de cimrilik ederler, (harcamaları), bu ikisinin arasında dengeli olur.

- Ve onlar ki, Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarmazlar, hak yolla olmadıkça Allah’ın haram kıldıgı nefsi öldürmezler ve zinâ etmezler. Kim bunları yaparsa günâhı(nın cezâsını) bulur.

- Kıyamet günü, onun azâbı kat kat artırılır; orada, zelil olarak ebediyen kalır.

- Ancak tövbe eden, iman eden ve iyi iş yapanlar başka. Allah, onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayıcıdır; çok merhametlidir.

- Kim (günahlarından) tövbe eder ve faydalı iş yaparsa o, makbûl bir kimse olarak Allah’a döner.

- Onlar ki yalan şahitlik etmezler, boş lâf (konuşanlar)a rastladıklarında vakar ile (oradan) geçip giderler.

- Ve onlar ki kendilerine Rab’lerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman, onlara karşı sağır ve kör davranmazlar.

- Ve onlar ki: “Rabbimiz, bize gözler sevinci (gönüller açan) eşler ve çocuklar lütfeyle ve bizi muttakilere (senin azabından korunanlara) imam yap.” derler. (25/64- 74)

 

Yukarıda mealini yazmış olduğum, ayet meallerinde, Rahmân’ın kullarına ait vasıflar belirtilmiştir. Bu vasıfları taşıyan kimselerin, tüm takvalı müminler olduğu açıktır. Ve görüldüğü gibi (25 Furkan 74 ) bu vasıfların arasında imam olabilme olayı bulunmaktadır. Bu da gösteriyor ki, Allah’a karşı kulluk görevini yerine

getiren herkes, Allah’ın diğer takvalı kullarına imam olabilir. Böylece imamlık olayında, ailevi bağlara sahip kimseler değil, bütün takvalı müminler kitlesi esastır. Yani bu kitleden herhangi biri dünya hayatında mevcutsa; yaşıyorsa. İslâm devletine imamlık yapabilir.

 

 İmamın şahıs olarak, dünya hayatında mevcut ve yaşıyor olması şarttır. İslam devleti mevcut olduğu müddetçe yaşayan bir olğudur. Devletin başında bulunan imamında aynı şekilde aktif olarak yaşıyor olması gerekir. Zira imam mevcut değilse de, hayalde yaşıyorsa veya toplum içinde yaşayan bir şahıs değilse, yok demektir ve olup olmaması arasında fark yoktur. Kimsenin kendisine soru soramadığı; müracaat edemediği, kendisini göremediği, kendisinden bilgi alamadığı, bir şikayetini iletemediği, sorunlarına çare bulamadığı bir imamın fiilen devlet yönetmesi mümkün değildir. Zira böyle bir şahıs ancak hayalde vardır. İslam devletinin ihtiyaçları aktif ve günceldir; bu ihtiyaçların yerine getirilmesi, hiçbir boş iddia ve fikirlerle tatil edilemez.

 

Mustazaf (zayıf) duruma düşen müminlerin yedikleri sopalar gerçektir. Gerçek sopa yiyen kimselere hayali imam nasıl bir şeydir. Gerçekten bu çok ibret verici bir iddiadır. Yukarıda vasıfları bildirilen müminlerin hepsi imam adayı olabilirler, bunlardan herhangi birinin imam olabilmesi için diğer müminlerden biat alması (yani kendisini seçmeleri) gerektigi gibi, diktatör olmayıp, karalarında İslam şurasıyla (meclisiyle) danışarak hareket etmesi gerekir.

 

Yukarıda mealini vermis oldugum ayetler incelendiğinde, İmamiyye Şiasının on iki imam iddiasının Kur’an’a uygun olmadığını görmek mümkündür.

 
  Bugün 5 ziyaretçi bizimle..  
 
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden