b- Zikir Kavramı
Sözcük olarak, anma, anımsama anlamlarına gelmektedir. Kur'an'da, evreni kavrama, Kuranı anlama, Allah'a yönelme, Kur'an'ın ve vahyin diğer bir ismi, Allah'ı anma, hatırda tutma gibi anlamlarda kullanılmıştır. Zikir kelimesi türevleri ile birlikte Kur'an'da 300 den fazla yerde geçmektedir, Kur'an'ın kendisi de bir zikirdir. Çünkü O, bize Allah'a yönelmenin yolunu göstermekte, Onu tanımamız ve bilmemiz konusunda yardımcı olmak amacıyla evrende olan canlı ve cansız birçok şeyi dikkatimize sunmakta ve onlarla bize hatırlatmada bulunmaktadır. Allah'ı zikretmek, kulluğumuzun en büyük özelliği olmalıdır. Zikir, sanıldığı gibi sadece belli sözlerin tekrarı ile gerçekleşmez.
Zikir, Allah'ı düşüncemizde ve yaşantımızda söz sahibi yaparak, Onun yasalarına göre hareket etmek ve O nun koyduğu ölçülere göre yaşamakla gerçekleşir. Zikir, insanın Allah'ı yüceltmesidir ki o yüceltme, yaşantımızı düzenlemede tercihlerimizle ortaya çıkar. O'nun verdiklerine karşı nankörlük etmemek ve verdiklerini rızasına en uygun şekilde kullanmaktır.Kısacası zikir Allah'ın Kur'anını yaşamaktır.belli, sözlerin tekrarı değildir.
Zikir, "Ey Allah'ım, senin olmadığın hiç bir yer senin görmediğin hiçbir şey senin duymadığın hiçbir söz olamaz. O halde ben bu bilinçle, yani seni bu şekilde, sürekli aklımda tutarak, sanki devamlı benimle birlikteymişsin gibi düşünerek, bütün davranışlarımda senin koyduğun kurallara göre hareket etmeliyim“ ifadesiyle somut anlamını bulur. Öyle ya, Allah'ı bu şekilde anan (zikreden) bir kimsenin, bu anışı(zikri) gönlünde ve aklında yaşattığı sürece, Allah'ın gösterdiği yoldan sapması mümkün olabilir mi? Yukanda da değindiğimiz gibi, zikir, sanıldığı gibi bir takım sözlerin veya kelimelerin belirli sayılarda tekrar edilmesi demek değildir.
Zikir, Allah'ı sürekli akılda tutarak, onun gösterdiği yoldan gitmektir. Zikir. Allah'ı sözle anmak değil, gönülden onaylayarak bilinçli bir şekilde O'nun hükümlerine teslim olmaktır. Teslim olmak ise, istenilen şeyi yapmakla gerçekleşir. Yoksa yüzlerce kez 'La ilahe illallah' sözünü tekrar etmekle Allah zikretmiş sayılmayız.
Allah'tan başka ilah yoktur (la ilahe illallah) deyiminin yüzlerce, binlerce kez tekrar etmeyi zikir sayanlar, sözde bir saygınlıkla Ona saygıda bulunanlar, bütün hayatı kapsaması gereken bir gerçeği, bazı sözlerin tekrar edilmesi işine hapsederek, amacından uzaklaştmmş bulunuyorlar. Kaldı ki bu çevreler 'zikrin' kelime olarak geçtiği 300'ün üzerindeki ayeti dikkate almamakta, bu konuda kullandıkları kimi ayetleri de yanlış algılamakta ve anlatıldığı gibi değil, anlamak istedikleri şekilde anlamlandırarak kendi hakim kültürlerine uydurmaktadırlar. Zikrin söz konusu edildiği bazı ayetlere bakmakta yarar var, Kuran, kendisinin bir zikir olduğunu belirtmektedir.
"O zikri (Kitab'ı) Biz indirdik Biz; ve Onun koruyucu da elbette biziz“ (hicr 9 )
Evet görüldüğü gibi Allah Kur'an'ında zikirin Kur'an olduğunu ve Kur'anı yaşamanın zikir olduğunu söylemektedir.Ne varki günümüzde zikir anlam değişikliğine ugrayıp Kur'anı bir yaşayışdan sadece birkaç kelimeleri tekrar etmekle yetinme yerini almıştır.
Yada şöyle diye biliriz bu gibi kavramların tahribi ile kur'anın değişmeyecgini, koruyucusuda Allah' olduğuna göre,Kur'anın değişmeyeceğini bilen İslam düşmanları, bizleri kavram yanılgısına ugrattıgını düşünmek yerinde olacak sanırım.
Her şey açık ve nettir. Ayetle devam edelim
"O zikri (Kitab'ı) Biz indirdik Biz; ve Onun koruyucu da elbette biziz” ( hicr9)
vahyin karşılığında kullanılmıştır. Demek ki, zikir kelimesi günümüzde sanıldığı gibi sadece Allah'ı bazı söz ve hareketlerle anmak anlamına gelmemektedir, Kuşkusuz Kur'an'da zikir, Allah'ı anmak anlamında da kullanılmıştır.
Ve Allah, bizden kendisini anmamızı istemektedir. Bizim yanlıştır dediğimiz şey, bu anmanın yerine getiriliş biçimidir, Elbetteki kî Allah 'ı anmak(zikretmek) şarttır. Ama bu anma nasıl olacaktır? Allah'ı anmak, mutlaka tesbihle ve belli sözlerin tekrar edilmesi ile mi olmalıdır?
Yoksa, namazla, zekatla, hacc' la, cihad'la, kısaca Allah'ın bütün hükümlerine karşı boyun eğerek, itaat ederek, helal ve haramlara dikkat ederek hayrı ve şerri gözeterek, yani ne yaparsak yapalım Allah'ın bizimle beraber olduğu düşüncesini taşıyarak, Allah'ı aklımızdan hiç çıkarmayarak mı olmalıdır ?
Bir takım sözleri tekrar ederek mi, yoksa Onu razı etmeyi esas alarak, Ondan korkarak, O'na gönülden yalvararak, Ona sığınarak, güç ve destek isteyerek mi? Zikretmeyi tesbih çekmek ve birtakım sözleri belirli sayılarla tekrar etmek olarak görenlerin
الَّذِينَ آمَنُوا وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُمْ بِذِكْرِ اللَّهِ أَلَا بِذِكْرِ اللَّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ (28)
"Onlar inanan ve Allah'ı anmakla (zikretmekle) gönülleri huzur bulan kimselerdir.
Bilin ki gönüller ancak Allah'ı anmakla huzur bulur (13 Rad -28)
ayetini delil göstererek kendilerini haklı saymaları, zikir kavramını gerçek anlamı ile yani, Kur'an'da ifade edilmek istenen anlamda değil, ona kendi anlayışlarına göre anlam vermelerinden kaynaklanmaktadır. Elbetteki, mü'minler ancak inanmakla ve gönüllerinin Allah'ı anmasıyla huzur bulurlar. Buna hiçbir muiminin itirazı olamaz. Ancak, gönüllerin Allah'ı anması nasıl olacaktır? Önemli olan bu soruya doğru cevap vermektir. Herkes eline tesbihi alsın ve günde beşyüz veya bin kez la ilahe illallah desin ve bu şekilde gönlü Allah'ı anmış olsun diye bilirmiyiz?
Böyle yapan gerçekten bu ayetin gereğine uymuş mu olur? Önce bu ayetin neyi ifade ettiğinej neyi anlatmak istediğine bakalım. Ayetin, gerçekten neyi anlatmak istediğini, daha iyi anlamamız için bir önceki ve sonraki ayetlerle birlikte ele almamızda yarar var:
"İnkar edenler: "Ona Rabb'inden bir ayet (belge l mucize) indirilmeli değil miydi?
diyorlar. De ki: "Allah, dilediğini (bu tür sözlerle) saptırır. Yöneleni de kendisine iletir.(13 Rad 27)
"Onlar inanan ve Allah'ı anmakla gönülleri huzur bulan kimselerdir. iyi bilin ki gönüller ancak Allah'ıanmakla huzur bulur .(13 Rad 28)
"îşte mutluluk ve güzel gelecek o inanıp güzel işler yapanlarındır" (13 Rad-29).
Ayet, önceki ve sonraki ayetlerle birlikte değerlendirildiğinde ortaya şu gerçeği koymaktadır:
Müşrikler her fırsatta Peygamberimizi (Ra'd-27'de olduğu gibi), peygamberliğini kanıtlamaya davet ediyorlardı. Peygamberden, peygamber olduğuna dair mucizeler istiyorlardı. Eğer peygamberse diğer peygamberler gibi mucize göstermeliydi. "Ona gökten yardımcı melekler inmeli", ''kendisine Rabb'inden hazineler verilmeli', "ölüleri diriltmeli", ''altından ırmaklar akan bağları, bahçeleri olmalı değil mi?" diyorlardı.
Allah da inanmakta direnen ve bahane arayanlara cevaben: Bu bahanelerle doğru yoldan saptıklarını, bu tür bahanelere kanmayıp Kitab'a yönelenlerin de doğru yolu bulduğunu, ve onları, Allah'ın, kendisine ileteceğim söylemektedir,( Ra'd-27'nin devamı Ra'd-28'de) de yüce Allah şöyle demek tedir: Allah'ın zikrine -ki burada zikir Kitap anlamında kullanılmıştır- gönülden inananlar bu inançlarında kuşkusuz olduklarından, gönülden kabul ettiklerinden huzurludurlar. Çünkü kuşkusuzca inanmaları onlara huzur vermektedir, Allah'ın zikri, Allah'ın sözü demektir.
Kim ki bu zikre/söze gönülden inanırsa en güzel işi yapmış ve o, Allah'a yönelmiştir. Yani, Mümin Allah in zikrine inanmakla en güzel işi yapmış, mutluluk ve güzel geleceği haketmiştir. Görüldüğü gibi, zikir, Kur'an'ın diğer bir ismi anlamında kullanılmıştır.
"Allah'ı zikretmekle, yani Allah'ın, sözünü kuşku duymadan kabul etmekle gönüller huzur bulur" anlamına gelen ayeti, hergün belli bir sayıda bazı sözleri tekrar etmeye dayanak göstermek, ona yanlış anlam vermekten veya onu kendi doğrularına uydurmaktan başka birşey değildir Diğer bir ayette:
"Beni zikredin ki, Ben de sizi zikredeyim. Bana şükredin, nankörlük etmeyin."
(Bakara - 152)
diyen Rabb'imizin bu ayetini tasavvuf anlayışı ile açıklarsak o zaman Allah; "siz tesbih çekerek, beni zikrederseniz ben de size, tesbih çekerek karşılık veririm (zikrederim)" mi demek istiyor?
Yoksa: "siz bana kulluk yaparsanız, ben de bunun karşılığında yaptığınızı unutmayarak size nimetler veririm' mi demek istiyor? Elbetteki bizim Allahı zikretmemiz demek, kulluğumuzu ona has kılmaktır;
Rabb'imizin bizi zikretmesi de bize mükafat olarak Cennet de dahil vereceği nimetlerdir. Yoksa bu ayete 'Allah'ın hergün ve belli sayılarda 'ey kulum..., ey kulum/ diyerek kullarım anar şeklinde bir anlam vermek asla doğru olamaz.
Sonraki sayfa»»