GAYB BİLGİSİ
Kur'an'da varlık; bilgiye konu olması itibariyle iki ana kategoriye ayrılır: Şehadet (görünen âlem) ve gayb (görünmeyen âlem). Bu bakımdan gayb kelimesi yer yer görünmeyen şeklinde çevrilmiştir. Kur'an’da, Allah'ın peygamberlere vahiy yoluyla verdiği bilgiler dışında, hiç kimsenin gaybı bilemeyeceği ve Allah’ın da bildirmeyeceği konusu ısrarla vurgulanmaktadır. Bu noktada gaybın tanımı önem arz etmektedir. Gayb kelimesi, müşahede alanı dışında kalan her şeyi ifade etmekle birlikte, Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceği gayb, ahiret ahvali, melekut (ruhlar) âleminin mahiyeti ve istikbalde (gelecekte) vuku bulacak olaylar şeklinde belirmektedir.
“Yoksa, gayb yanlarında da, onlar yazıyorlar mı?” 68/47
"En yüce toplulukta geçen tartışmalardan bir bilgim yoktur.”
"Bana sadece benim ancak apaçık bir uyarıcı olduğum vahyolunuyor.” 38/69-70
“Sana kıyamet saatinin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: ‘O’nun bilgisi ancak Rabbimin katındadır. Onu zamanında ancak o çıkarır.’ Göklerin ve yerin ağırlığını çekemeyeceği o saat size ansızın gelecektir. Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: ‘Onun bilgisi Allah'ın katındadır.’ Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” 7/187
“De ki: Allah dilemedikçe ben kendime bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim. Eğer gaybı bilseydim, daha çok iyilik yapardım ve bana kötülük de dokunmazdı. Ben ancak inanan insanlar için bir uyarıcı ve müjdeciyim.” 7/188
“O, gaybı bilendir ve gaybını kendisinden razı olduğu elçileri dışında kimseye bildirmez. (Onların da) Rablerinin elçiliğini yerine getirip getirmediklerini bilmek için (her birinin) önüne ve arkalarına gözcüler salar; onların yaptıklarını çepeçevre kuşatır ve her şeyi bir bir sayar.” 72/26-28
“Biz (cinler) göğü yokladık, onu sert bekçiler ve alevlerle doldurulmuş bulduk. Halbuki, biz göğün dinlenebileceği bir yerde oturuyorduk, ama şimdi kim dinleyecek olsa kendisini gözleyen bir ateş buluyor. Yeryüzünde olanlara kötülük mü istendi, yoksa Rableri onlara bir iyilik mi dilemiştir? Biz bilmeyiz." 72/8-10
“Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. O gönüllerde olanı bilendir.” 35/38
“De ki: ‘Göklerde, yerde, gaybı Allah'tan başka bilen yoktur.’ Ne zaman diriltileceklerini de bilemezler.” 27/65
“Musa'ya emrimizi bildirdiğimiz zaman, sen batı yönünde (Musa'yı bekleyenler arasında) değildin, onu görenler arasında da yoktun.” 28/44
“Ama biz, (ondan sonra) nice nesiler var ettik. Üzerlerinden yıllar geçti. Medyen halkı arasında bulunup, onlara ayetlerimizi okumuyordun, fakat (seni) Biz elçi olarak gönderdik.” 28/45
“Sen (Musa'ya) seslendiğimiz zaman Tur'un yanında da değildin. Ama Rabbinden bir rahmet olarak senden önce kendilerine uyarıcı gelmeyen bir toplumu, düşünüp ders alsınlar diye uyarman için (gönderildin).” 28/46
“Onlar, ilmini kavrayamadıkları şeyi yalanladılar. Çünkü o henüz başlarına gelmedi. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Haksızlık yapanların sonlarının nasıl olduğuna bir bak!” 10/39.
“Bunlar, sana bildirdiğimiz gayb haberlerindendir.[] Sen de kavmin de bundan önce bunları bilmezdiniz. Öyleyse sabret. Çünkü sonuç, Allah'a saygılı olanlarındır.” 11/49.
“Biz bu Kur'an'ı sana vahyederek, kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Oysa, daha önce sen bunlardan habersiz olanlardan idin.” 12/3.
“Gaybın anahtarları Allah'ın katındadır. Onları O'ndan başkası asla bilemez. O, karada ve denizde olanı bilir. O'nun bilgisi dışında bir yaprak düşmez. Yerin karanlıklarında olan tane, yaş ve kuru hiçbir şey yoktur ki, bunlar apaçık bir kitapta olmasın.” 6/59.
“Biz, yakın göğü bir süsle, yıldızlarla süsledik. Onu her isyankar şeytandan koruduk.
“Onlar en yüce topluluğu asla dinleyemezler. Her yönden kovularak atılırlar. Onlara sürekli bir azap vardır. Hele bir tek söz kapan olsun; delici bir alev onun peşine düşüverir." 37/ 6-10
“Kıyamet saatini bilmek Allah'a mahsustur. Yağmuru O indirir. O, rahimlerde bulunanı bilir. Kimse yarın ne kazanacağını bilmez, hiç kimse nerede öleceğini de bilmez . Şüphesiz Allah bilendir, (her şeyden) haberdardır.” 31/34
“O'nun (Süleyman) ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun ölümünü cinlere, onun değneğini yiyen bir ağaç kurdu fark ettirdi. O, ölü olarak yere düşünce ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı, bu alçak düşüren azab içinde kalmazlardı.” 34/14
“De ki: Onların (Ashab-ı Kehf) orada ne kadar kaldığını, göklerin ve yerin gaybı kendisinin olan Allah bilir. O, ne kadar iyi görür ve ne kadar iyi işitir. İnsanların O'ndan başka yakın dostu yoktur. O, kendi hükmüne kimseyi ortak etmez.” 18/26
“Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. Kıyametin kopuşu bir göz kırpması kadar veya daha kısa bir zaman işidir. Allah'ın gücü her şeye yeter.”16/77
“Yoksa (müşriklerin) üzerine çıkıp (vahiy) dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse, onların dinleyenleri açık bir delil getirsin.”52/38
“Yoksa gayb onların yanında da, onlar yazıyorlar mı? Ama o tuzağa yakalanacak olanlar inkar edenlerdir.” 52/41.
“Andolsun ki, en yakın göğü ışıklarla donattık. Onlarla şeytanların taşlanmasını sağladık ve onlara çılgın alev azabını hazırladık.” 67/5.
“Rumlar en yakın bir yerde yenildiler; onlar bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde yeneceklerdir.” 3/2-3
“Allah inananları, şimdi bu bulunduğunuz durumda bırakacak değildir. Temizi pisten ayıracaktır. Allah gaybı size bildirecek değildir. Ama, elçilerinden istediğini seçer.Öyleyse Allah'a ve elçilerine inanın, inanırsanız ve (Allah'a karşı) saygılı olursanız size büyük ödül vardır.”3/79
“Bu, sana bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem'e hangisi bakacak diye oklarıyla kura çekerlerken sen yanlarında değildin. Onlar çekişirlerken de yanlarında bulunmadın.”3/44
“İnsanlar sana kıyametin vaktini soruyorlar. De ki: ‘Onun bilgisi ancak Allah'ın katındadır... Kim bilir, belki de kıyamet vakti yaklaşmaktadır.’ " 33/63
"(İki yüzlüler) Allah'ın onların sırlarını ve gizli toplantılarını bildiğini ve Allah'ın bütün gizlilikleri çok iyi bildiğini bilmiyorlar mı?” 9/78