Bir Yiğit... Bir Şehid... Halid El-İslambuli
"Onlar Rabblerine iman eden genç yiğitlerdi..." Kehf 13
''Eğer kurşunlar bugün göğsüme saplanmassa, yarın Kur'an' a saplanacaktır.''
"Anneciğim üzülmeyin...
Allah bizi bu ameli yapmaya ve kendi yolunda şehidliğe eriştirdi...
Size düşen, Kur’an’a tutunmak ve O’nunla amel etmektir...”
Yaklaşık 25 yıl önce dünya Rablerine iman eden genç yiğitlerin, yeni bir kıyam hareketine şahitlik ediyordu. Halid İslambuli ve arkadaşları Mısır'ın çağdaş firavununu bir geçit töreninde yere sererek siyonistlere ve onlara uşaklık edenlere kıyamete dek unutulmayacak bir ders verdiler...
Halid İslambuli, 14 Kasım 1957 yılında Minye vilayetinin Melya kasabasında dünyaya gelmiştir. İlk ve ortaokulu doğum yerinde okuyan Şehid, liseyi Asyut vilayetinde okuduktan sonra harp okuluna girerek, mezun oldu. Sonra topçu teğmen olarak orduda göreve başladı.
Mısır Firavunu Hain Sedat Cezalandırılıyor
O gün hava nisbeten kuru ve güneşli idi... Ekim ayı geçiyordu. Mısır’ın ileri gelenlerinin oturduğu Nasr şehrinin birkaç km. güneyindeki mahallelerde bir kaynama göze çarpıyordu. Askeri kamyonlar geçide hazırlanıyordu... Bu askeri geçit, Mısır’ın 1973 Ramazan ayında her yıl yapılan kutlamalarla ilgiliydi. Mısır Firavunu Sedat da özel makam yerinde oturuyordu...
Sedat, bir süre önce İslami güçlere karşı şiddetli bir şekilde ezmek için mücadele başlatmıştı. Sağında onun veliahdı ve yardımcısı Hüsnü Mübarek, solunda savunma bakanı Ebu Gazale oturmuştu. Amerika büyükelçisi Alfred Aturtoun ve Amerikalı generaller Enver Sedat’ın tam arkasındaki sırada dizilmişlerdi.
Üç gün süreyle emniyet kuvvetleri, bütün silahları ve zırhları bir tek kurşun olmadığına dair emin olmak için teftiş etmişlerdi. Tanklar, kamyonlar ve askeri geçite katılan tüm fertler, Amerika’dan alınmış dedektörler vasıtasıyla kontrolden geçirilmişti. Fakat yine de Halid ve arkadaşları, gerekli silahları tören meydanına sokmayı başardılar. Saat 10 .30’da tank sesleri ve askeri kamyonların geçişi ile askeri geçit töreni başladı. Geçit töreninde, askeri kamyonlardan biri arızalandı, bir süre durdu, fakat tekrar hareket etti ve geçit safları yeniden teşkil edildi. Saat 12.40 olmuştu.
Altı adet Mig uçağı çok alçaktan uçarak akrobatik gösteriler yapıyordu. Herkesin gözü havada uçakları seyrediyordu. Hemen o anda arkasından 130 mm’lik rus yapısı tanksavar topu bulunan bir askeri kamyon, özel makam yerinin karşısında durdu. Diğer şoför ler, bir saat önceki araba gibi bunda da teknik bir arıza olduğunu zannettiler. Halid ve arkadaşları için en iyi fırsat doğmuştu. Ansızın ard arda silah sesleri yükseldi. Kamyonun ardından üç kişi daha Enver Sedat’ın olduğu yeri kurşun yağmuruna tuttular.
Operasyonun emiri, ileri doğru atlayıp Sedat’ın tarafına doğru koşarak el bombası attı. Bomba Ebu Gazale’nin yanına düştü fakat patlamadı...
İkinci el bombası ise Nebi Hafız’a isabet etti.
Halid süratle kamyon tarafina döndü ve makinalı tüfeği alarak makam yerini taramaya başladı. Hemen arkasından dört mücahid, Sedat’a koşarak yaklaştılar. Topluluk bir şok halini yaşıyordu. Sedat bir an doğruldu. Bu durum daha iyi hedef olmasına yol açmıştı.
Mısır emniyet teşkilatındaki adamlar telaşla el ve ayakla sandalyeleri Sedat ve Yardımcısının üstüne atıyorlardı. Hareketin başkanı bir diğer arkadaşıyla beraber 1.5 metrelik özel duvara yaklaşarak korkuya kapılmış Amerikalılara ve uşaklarına tüfeği yöneltip mermileri boşaltmaya başladılar. Bu, Amerika’da eğitim görmüş Sedat’ın korumalarını şoke etmişti.
Emperyalizmin olağanüstü tedbirleri Üsteğmen Halid İslambuli ve davadaşlarına cevap bile verememişti.
Enver Sedat cehenneme gönderilmiş Halid ve arkadaşları tutuklanmıştı. Halid İslambuli ve arkadaşlarının mahkemesi, Mısır tarihinin yüzkarası olacak güldürücü bir tiyatronun sahnelenmesinden başka birşey değildir. Aslında bu tip mahkemeler Mısır hukukunun yabancı olduğu duruşmalar da değildir. Çünkü Seyyid Kutub’u şehid eden zalimler, Salih Seriyye’yi şehid eden zalimlerden farksızdır. Şükrü Mustafa’nın göstermelik mahkemede yargılanıp şehid edilmesinde olduğu gibi, Halid ve dört yiğit arkadaşı da aynı Firavunların direktifiyle ortaya konan senaryolardan birini yaşadılar ve güya yargılanarak idam cezasına çarptırıldılar.
Aslında bu şehid edilen kutlu insanlar mahkemelerden kendilerini hakkaniyet ölçülerinde yargılamalarını da bekliyor değildiler. Bu şehidlerin ortak olarak söylediği tek söz şudur: “Sizin kanunlarınızı ve hukukunuzu kabul etmiyoruz. Allah’ın hukukunu savunan kıyam erlerini zalimlerin despotik rejimleri yargılayamaz.”
Halid ve arkadaşlarının 11.11.1981 Cumartesi başlayan mahkemesi 117 gün devam edecek, bu zaman zarfinda sadece dört celse yapılarak hüküm ilan edilecektir. Ne Halid ve arkadaşlarına kendilerini savunma imkanı tanınacak, ne mahkemede Halid’in avukatlığını yapmak için hazır olan 35 avukata müvekkillerini savunma imkanı verilecek ne de mahkeme heyeti uygulaması ön görülen görevini yerine getirme imkanı bulabilecektir.
Şehid İslambuli ve arkadaşları mahkemedeki tavırlarıyla zalimlerin kalplerine daha da korku salarken Müslümanlara da bir müminin küfre karşı nasıl mücadele edilmesi, nasıl davranılması gerektiğini pratik olarak ortaya koymuşlardır. İlk celse halka açık olarak yapıldığında gözler beyaz entarili ve başında beyaz takkesi ile dolgun, uzun boylu, elinde Kur’an-ı Kerim olan gencin üzerine çevriliydi. Adı sorulduğunda Halid Ahmed Şevki el-İslambuli olduğunu söyledi. Kendisini savunacak avukatın mahkemede hazır olup olmadığı sorulduğunda da elindeki Kur’an’ı havaya kaldırarak gür sesi ile; “Allah kendine iman edenlerin savunucusudur.” ayetini okudu.
Bu mahkemelerde Halid’den başka dikkati çeken iki şahıs daha vardı. Bunlardan biri çok az konuşan 1979’da Mısır’daki Cihad hareketi’nin liderliğine getirilen ve cemaatin fakihi olan 27 yaşındaki ziraat mühendisi Abdusselam Ferac, diğeri de yine Cihad’ın önde gelenlerinden ve 81’de hareketin liderliğine getirilen yarbay rütbeli Abbud ez-Zümer’di. Abbud ez-Zümer celselere askeri elbiselerle devam ediyordu.
Halid mahkemede Sedat’ı niçin öldürdüğü sorulunca verdiği cevapta; Allah’ın hükümleri ile hükmetmeyip, İslam ümmetine karşı ihanetinin cezası için O’na karşı savaşın gerekliliğinden hareketle bu eylemi gerçekleştirdiğini ve bunun için de pişman değil aksine çok mutlu olduğunu asrın Firavununu ortadan kaldırmak kendisine nasip olduğu için Allah’a hamd ettiğini açıklayacaktı. Halid, sorgulaması ve mahkemedeki konuşmaları boyunca ‘Allah’ın hukukunu ayak altına alan ve Müslümanlara zulmedenlerin akıbetleri işte Sedat’ın akibeti gibidir’ diyecek ve Müslümanlar var olduğu müddetçe kimsenin İslam’a saldıramayacağını söyleyecekti.
30.11. 1981 günü yapılan ikinci celsenin başlaması ile mahkeme salonuna giren Halid’in annesinin, Halid’in bulunduğu yere yönelerek yüksek sesle; “Sabran ya Mi Yasir inne mevidekum el-cenne” (Sabredin ey Yasir ailesi size cennet vadedildi) diye bağırması Halid ve arkadaşlarının bulunduğu kafeslerden marşların, sloganların yükselmesine neden olurken basın mensupları bu ananın tutum ve tavırları karşısında hayrete düşüyordu.
6 Mart 1982’de mahkeme kararı açıklamak için toplanmıştı. Mahkeme salonunda sessizlik hakimdi. Dr. Ömer Abdurrahman, Yusuf suresini okuyordu. Mahkeme heyeti salona girdiğinde Ömer Abdurrahman, Yusuf Suresinden; “Ey benim hapishane arkadaşım bölük pörçük ilahlar mı yoksa Kahhar ve bir olan Allah mı daha hayırlıdır (ibadete layıktır).” ayetini okudu.
Karar okunurken mahkeme heyeti görülmemiş bir protesto ile karşılaştı. Kafeslerde bulunan Halid ve arkadaşları mahkeme heyetine sırtlarını dönmüş yüksek sesle marşlar ve sloganlar söylüyordu. Sonunda karar açıklandı: 5 idam ve cihad hareketi’nin ileri gelen liderlerinin hemen hemen hepsine ömür boyu hapis.
Sedat’ı öldürme eylemine fiili katılan Halid ve üç arkadaşıyla birlikte cemaatin fakihi ve emin “Farizatü’l-Gaibe” kitabının yazarı Abdusselam Ferac’ın idamına karar verilirken, cihad’ın liderlerinden Abbud ez-Zümer 42 yıla mahkum ediliyordu.
İdama Mahkum Edilenler:
1. Halid Ahmed Şevki el-İslambuli
2. Abdulhamid Abdusselam Abul Ali
3. Ata Tail Hamide
4. Hüseyin Abbas Muhammed
5. Muhammed Abdusselam Ferac Atiye.
İdam hükmünün açıklanmasından sonra salonda sloganlar atılmaya tekbirler getirilmeye başlandı. Kafeslerden şu sesler yükseliyordu:
“Kan içici kasaplara, insanların ruhunu parçalayan zebanilere haber verin... Zalimlerin sonunun geldiğini müjdeleyecek fecir yaklaşmakta.”
“Biz Allah’ın dini için varız O’ndan geldik O’na döndürüleceğiz. Ya Allah’ın dini mecidine tekrar kavuşacağız, yada bu uğurda bizim kanımız akacak.”
İdam hükmünün açıklanmasından sonra Abdulhamid, Ömer Abdurrahman’a; “Allah’ın şehadetle mükafatlandırdığı kimseye ne nasihatte bulunursun?” diye sorunca Ömer Abdurrahman ibadet zikri çoğaltmalarını hatırlattı ve Halid İslambuli’ye dönerek; “Sizden önceki İslami hareket elemanlarının başaramadığını sizler başardınız. Allah Şehadetinizi mübarek eylesin.” dedi.
Hükmün açıklanmasından sonra kafesteki gençlerden biri sol kolunu parmaklıklara sürterek kanattı. Akan kanlarla elbisesine “El-Cihadu hatta’l mevt” (ölene kadar cihad) sözlerini yazdı. Kafestekiler hep birlikte bu sözü haykırdılar ve salon terkedildi.
Cihad’ın Güney Said bölgesi liderlerinden ömür boyu hapse mahkum edilen Kerem Zuhdi arkadaşlarına hitaben şu konuşmayı yaptı:
“Bizler, Filistin haçlılar tarafindan düşürüldüğünde Yahudilerin sokaklara çıkarak ‘Muhammed öldü, erkek evlat bırakmadı!’ diye bağırmalarını hiç unutmadık! Fakat işte biz, Muhammed’in gençliği olarak ilan ediyoruz ki; Muhammed (sav) her beşer gibi öldü. Çünkü ölüm her beşerin üzerine haktır. Ama arkasından öyle erkekler bıraktı ki bunlardan birisi Ortadoğu’da Yahudilerin en büyük uşağı olan Sedat’ı cehenneme yolladı.”
Koluna girip kendisini arabaya doğru götürmekte olan askerlerin ağladığını gören Halid onlara; “Cihadımızı bizden sonraki nesillere aktarın” dedi. Ve mücahidler, üzerlerine düşeni yerine getirmiş olmanın huzur ve vakarıyla mahkeme salonundan ayrıldılar. Halid Ahmed Şevki İslambuli annesine yazdığı son mektupta kendisinin şehid olduğunu, bunun için üzülmemesi gerektiğini hatırlattı. Eylemleri nedeniyle ailesinin maruz kaldığı işkencelerden ve baskılardan dolayı kendisini haklarını helal etmelerini istedi.
Ve nihayet, 82’nin 16 Nisan’ında İslambuli ve dört arkadaşı Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in emriyle idam edildiler. İslambuli ve arkadaşlarını savunmak için müracaat eden çeşitli görüşlere mensup 35 avukat ortak bildirilerinde şunu söylediler: “Mısır’da istikbal işte burada yargılanan insanların bağlı bulunduğu hareketin olacaktır.”
Halid, şehadetinden önce, son söz olarak şunu söylüyordu:
“Dünya duysun artık, Müslümanlar geliyor!”
Kaynak : www.kudusyolu.com