İbnu'l-Kayyim el-Cevziyye (M. 1292-1350)
İbnu'l-Kayyim el-Cevziyye'nin adı Muhammed, künyesi Ebu Abdillah, lakabı Şemsuddin, unvanı Zür'i'dir. Babasının adı Ebubekir ibnu Eyyub'dur. Şam'da doğdu. Babası Cevziyye Medresesi'nin kayyımı olduğu için kendisi İbnu'l-Kayyim el-Cevziyye diye tanınmıştır.
İlmi Tahsili ve Derecesi
Öğrenim hayatına babasından aldığı derslerle başlayan İbnu'l-Kayyim, Mecduddin Ebu Bekir ibnu Muhammed et-Tunusi ve Muhammed ibnu Ebi'l-Feth el-Ba'lebeki'den Arap dili ve edebiyatı, Şafii alimi Safiyyuddin el-Hindi'den Kelam ve Usul, Mecduddin İsmail ibnu Muhammed el-Harrani ile Takıyuddin ibnu Teymiyye'den Fıkıh okudu. Fıkıhta asıl hocası İbnu Teymiyye olup onun birçok eserini bizzat kendisinden okuma imkanı buldu. İbnu'l-Kayyim birçok hocadan ders almış olsa da onun üzerinde en çok etkisi bulunan kişi 712 yılında Mısır'dan dönmesinden ölümüne kadar (728) sürekli beraber bulundu İbnu Teymiyye olmuştur. Hatta İbnu'l-Kayyim'in ilmi birikim ve şöhretini büyük ölçüde İbnu Teymiyye'ye borçlu olduğu söylenebilir. Gerçekten de bu ikisi örneği az rastlanan bir hoca-talebe ilişkisi sergilemişlerdir. İbnu'l-Kayyim, hemen her zaman hocası İbnu Teymiyye ile birlikte anılmakta ve ona olan aşırı sevgi ve bağlılığı özellikle belirtilmektedir. Bu bağlılık, hocasının eserlerini tehzib ve görüşlerini yayma konusundaki çabalarında ve yazdığı eserleri büyük çoğunlukla hocasının görüşlerini açıklamasına hasretmesinde açıkça görülmektedir.
İbnu'l-Kayyim, salt bir taklitçi olmayıp delile göre davranmayı ilke edinmekle beraber hocası gibi genelde Hanbeli mezhebinin usul anlayışı çerçevesinde hareket etmiş, özel olarak da İbnu Teymiyye'nin görüşleri doğrultusunda tavır sergilemiştir. Bunun için İbnu Teymiyye ile birlikte Selefiye ekolünün bayraktarı kabul edilmiştir.
Yeni Hanbelilik veya Selefilik diye adlandırılan akımın önde gelen ismi olması dolayısıyla İbnu Teymiyye'nin Memlük idarecilerinden gördüğü baskılar büyük oranda talebesi İbnu'l-Kayyim için de söz konusudur. Gerek İbnu Teymiyye'yle bulunması gerekse bazı görüşleri sebebiyle yöneticilerle arasının pek iyi olmaması sebebiyle İbnu'l-Kayyim, biri Hz. İbrahim (a.s.)'ın kabrini ziyaret etmek amacıyla yolculuk yapılmasına karşı çıkması yüzünden olmak üzere birkaç defa hapsedilmiştir. Hicri 726 yılında İbnu Teymiyye ile birlikte Dımeşk kalesine hapsedilmiş, muhtemelen İbnu Teymiyye kadar tehlikeli görülmediği için hocasının ölümünden sonra serbest bırakılmıştır.
Hafız İbnu Receb onun ilmi derecesi hakkında şunları söyler: "O bütün İslami bilgilerde yetenekliydi. Fakat Tefsir kolunda onun bir benzeri yoktu. Usulu'd-Din konusunda da en yetkili kişilerdendi. Hadis, Hadis-Fıkıh ve hüküm çıkarmadaki inceliklerde ona denk biri göze çarpmıyordu. Fıkıh, Usul-i Fıkıh, Arapça ve Kelam ilminde de üstün bir seviyeye ulaşmıştı. Tarikat ilmine ve tasavvuf ehli kişilerin işaret ve inceliklerine de haylice vakıftı. Ben, Kur'an ve sünnetin ne demek olduğunu, inceliklerini ve iman gerçeklerini ondan daha iyi bilen birini görmedim. O kusursuz, günahsız değildi. Ama ben bu özelliklere sahip onun gibi birini görmedim."
Allame Zehebi (öl) de şöyle der: "İbnu'l-Kayyim, hadis metinlerini ve hadis ricalini bilmeye çok ilgi duyar, bunlarla çok daha fazla ilgilenirdi. Fıkıh incelemeleriyle de çok meşgul olurdu. Çok geniş ve detaylı bir şekilde yazarak Arapça dilbilgisini öğrenmekte, Fıkıh ve Hadis usulünde çok maharetliydi."
İlmi Faaliyeti ve Metodu
İbnu'l-Kayyim, İbnu Teymiyye'nin başlattığı ıslah çabasına katkı sağlamayı, bu çabayı devam ettirmeyi hedeflemiştir. Adalet ve toplum yararı temeline dayalı dini ve içtimai ıslah projesi sayılabilecek bu çabanın esasını selefin yöntemi olarak gördüğü Kitap ve sünnetin hakemliğine baş vurma, şeriatın ruhunu anlama, toplumsal olguları bu bağlamda dikkate alıp değerlendirme ve buna bağlı olarak taklidin yol açtığı fikri donuklukla mücadele etme oluşturmaktadır. Bu noktada İbnu'l-Kayyim özellikle akidenin selef mezhebine dönülmek suretiyle ıslahı, taklide karşı fikir hürriyetinin hakim kılınması, dini oyuncak haline getirenlerin uydurdukları hilelerle mücadele ve şeriatın ruhunu anlama gibi hususlar üzerinde durmuştur.
İbnu'l-Kayyim'in yönteminin genel çizgileri "orta yol üzere olma", "gelenekçilik"ve "anlamcılık"olarak ifade edilebilir. Onun orta yolcu tutumunun sonuçları itikad, usul ve fürua dair görüşlerinde açıkça görülmektedir. Bu anlayışı İslam dinini diğer dinler arasında ve Ehli Sünnet'i diğer mezhepler arasında konumlandırırken de göstermiştir. Ona göre Müslümanlar diğer din mensupları arasında ortada oldukları gibi, Ehli Sünnet de diğer mezhepler arasında ortadadır.
İbnu'l-Kayyim, bir ıslah iddiasıyla yola çıktığı için onun fetvalarında toplumsal bozulma noktalarını, döneminde ortaya çıkan bidat ve hurafeleri tespit etme imkanı bulunabilir. Bu tavır onun aynı zamanda selefi tutum ve yönteminin de tabii sonucudur. Nitekim kabir ziyaretinin esasen meşru olduğu kanaatini taşımakla beraber özellikle bazı salih kişilerin kabrini ziyaret amacıyla yola çıkılmasını caiz görmez.
İbadet ve Takvası
Hafız ibnu Receb anlatıyor: "O, çok ibadet eden ve gecelerini çok uyanık geçiren biriydi. Namazları uzun ve huzur dolu olurdu. Her zaman zikreden, çalışan, uğraşan biriydi. Onda Allah sevgisinin bir coşkusu ve cezbesi, kulluğun özel bir hali vardı. Yüzünde ilahi huzura yönelme, yoksulluk, acizlik ve boynu büküklüğün nuru görünürdü. Bu hal içinde ben onu başkasına benzemeyen bir insan olarak gördüm. Birçok kez hacc yaptı. Bir süre Mekke'de kaldı. Mekkeliler onun çok ibadet edişinin ve çok tavaf edişinin insanı hayrete düşüren hallerini anlatmaktadırlar."
Allame İbnu Kesir (öl. 774) de kendi tarih kitabında şöyle yazıyor: "Hafız İbnu'l-Kayyim çok sevimli bir insandı. Ne kimseye hased eder, ne eziyet eder, ne bir kimsenin ayıbını ortaya çıkarır, ne de bir kimsede kusur arardı. Ben onun en yakın arkadaşı ve sevdiği biriydim. Bizim zamanımızda dünyada ondan daha fazla ibadet eden ve daha çok nafile ibadet yapan biri var mıydı bilmiyorum? Namazını uzun uzun kılar, rüku ve secdelerini çok uzatırdı. Bazı kereler dostları ona kızarlardı ama o bunu terk etmezdi. Sözün kısası şu ki o, genel olarak bütün yönleriyle kendisine benzer kimse az olan biriydi."
Vefatı
Hicri 13 Recep 751 (16 Eylül 1350)'de Çarşamba gecesi vefat etti. Bir gün sonra öğle namazını müteakip Cami-i Kebir'de cenaze namazı kılındı ve Babu's-Sag'li mezarlığına defnedildi. Allah rahmet eylesin ve derecesini yükseltsin.
Eserleri
Herhangi bir ilimde otorite sayılmasa da Kelam, Tefsir, Hadis, Fıkıh ve Usul-i Fıkıh'ta derinleşmiş olan İbnu'l-Kayyim'in kaynaklarda 100'e yakın eserinin adı geçmekte olup bunların önemli bir kısmı gerek onun ilginç kişiliğini, gerekse Hanbeli mezhebinin tarihi birikimini gün ışığına çıkarma yönünden çağımızdaki insanların istifadesine sunulmuştur.
Onun eserleri metotlu oluş ve tertipli yazılış bakımından hocası Hafız İbnu Teymiyye'nin eserlerinden daha üstündür. Bunun dışında onun kitaplarında tasavvuf tatlılığı, akıcı ifade ve insan ruhuna işleyicilik daha çok bulunmaktadır. Herhalde bu onun tabiatının ve ruhi yapısının bir sonucudur. Onun ruhi yapısında celalden (otorite) çok cemal (hoşgörü) vardır.
Eserlerinin çok olması nedeniyle hepsinin ismini zikretmemiz mümkün değildir. Ancak her ilmi disiplinde önemli olanların isimlerini zikretmekle yetineceğiz.
Akaid:
- el-Kasidetu'n-Nuniyye: Ehli Sünnet akaidine ait 3000 beyit içermektedir.
- er-Ruh: Ağırlıklı olarak rüya, ölümle kıyamet arasındaki süre, kabir hayatı ve ruh konusunu ele alır.
- Hidayetu'l-Hayara
Ahlak ve Tasavvuf:
- Medaricu's-Salikin - Ravzatu'l-Muvakkiin 'an Rabbi'l-Alemin
- Ahkamu ehli'z-Zimme ve'l-Fürusiyye
- Hükmü Tariki's-Salat
Tefsir:
- et-Tibyan fi Aksami'l-Kur'an
- Esmau'l-Kur'an
- Tefsiru'l-Fatiha
- Tefsiru'l-Muavvezeteyn
Hadis:
- Tehzibu Sünen-i Ebi Davud
- el-Menaru'l-Münif
Zadu'l-Mead:Hz. Peygamber'in (sas) hayatı, günlük yaşayışı ve uygulamalarından çıkarılan dini, ahlaki, hukuki vb. hükümlerinin yer aldığı ansiklopedik mahiyette bir eserdir. Eser, Siyer, Hadis, Fıkıh, Kelam, Tasavvuf ve ihsan kitabıdır. Amel ve ıslah bakımından İhyau Ulumi'd-Din'den sonra belki de böyle çok yönlü bir kitap yazılmamıştır.
Akademi A. Heyeti / hikmet.net