5. Filolojik Yaklaşım ya da Edebi Tefsir Metodu
Filoloji, geçmişteki yazılı veya basılı metinlerin amacını ortaya çıkarmaya çalışan ilmî çabalar anlamında ele alınmıştır.
Bu yaklaşımın esası; "'Kendilerinin ana ilgilerinin, Kur'an'ın gönderildiği günlerde, peygamberin çağdaşlarının anladığı gibi Kur'an'ı anlamaları için okuyuculara yardımcı olma' olduğunu düşünürler. Bunlara göre; Kur'an ibarelerinin gerçekten ne anlama geldiğinin ilk anlaşılması olmaksızın, Kur'an'ın sunduğu manevi yönlendirmeden istifade etmek mümkün olmayabilir."46 Başka bir ifadeyle "Kurân'ın insanlığa bir Arap kıyafeti içinde sunulduğunu ve bundan dolayı, Kur'an'ı mümkün olduğu kadar mükemmel anlamak için, bu Arapları ve dönemlerini mümkün olabildiği kadar bilmemiz gerektiğini savunur."47
Edebî tefsir için önerilen usûl;48 Kur'an'ın kısım kısım değil de konu konu ele alınması gerektiğidir. Bu iki safhada gerçekleşecektir:
1) Kur'an Etrafında Yapılan Araştırma
a) Kur'an'a yakın özel araştırma: Kur'an hakkında mutlaka bilinmesi gereken hususlar; Kur'an'ın nüzûlü, toplanması, kırâati, vb.
b) Kur'an'a uzak genel araştırma: Kur'an'ın inzali döneminin sosyokültürel çevresiyle ilgili araştırmalardır. Coğrafi unsurlar, inançlar, değerler, meslekler ve toplumsal ilişkiler gibi.
2) Kur'an'ın Kendisinin Araştırılması
a) Kelimelerin incelenmesi: Kelimelerin incelenmesiyle başlar ve zaman içinde kelimenin anlamındaki değişmeler göz önünde bulundurulur. Anlam daralması, anlam genişlemesi ve anlam kayması (başkalaşımı) gibi.
b) Terkiplerin incelenmesi: Mecazlar, deyimsel ve sanatsal ifadelerin tespiti gibi. Nahiv ve Belâğat gibi ilimlere müracaat edilmesi gerektiği şeklindedir.
Prof. Emin el-Hûlî ve Dr. Âişe Abdurrahman (Bintü'ş-Şâtı') bu akımın öne çıkan isimleridir. Dr. Âişe Abdurrahman, Kur'an'daki yeminlerin duyumsal algıya açık olan bir şeye mümkün olduğu kadar etkileyici bir şekilde dikkat çeken bir vasıta ve yeminin kendisinde ifade edilmeyen, manevi olan bir şeyle ortak bazı hususiyetlere sahip olduğunu düşünür. Ona göre; "gündüz" ve "aydınlık" üstüne yapılan yeminler vahye ve hidayete işaret eder. "Gece" ve "karanlık" üstüne yapılan yeminler, dalalet ve müşriklikle ilgilidir.49
Zaafları
Dil bağımlı olması ve sosyokültürel çevreye yaptığı vurgulardan dolayı, kısmen tarihselciliği ve hermenötik okuma biçimini çağrıştırmaktadır. Bu okuma biçimlerinin bünyesindeki zaafları taşıdığı söylenebilir.
Bu okuma biçiminde, ilk muhatap toplumun diline özel vurgu yapılması ve bunun esas alınması gerektiğini öne çıkarması, kelimelerin Kur'an içinde kazandığı anlamın göz ardı edilmesine sebep olabilir.
En nihayetinde lügat ve filolojik güçler sınırlıdır.
6. Konulu Okuma (Mevzûî Tefsir)
Kur'an'dan herhangi bir konu ile ilgili bütün ayetleri toplayarak, bunları mümkün olduğunca nüzûl sırasına koyup, ilmî bir incelemeye tâbi tuttuktan sonra, Allah (c)'ın o konu ile ilgili murâdını toplu bir şekilde ortaya koymaya çalışan bir tefsir metodudur.50
Başka bir ifadeyle, inançla, toplumla, evrenle veya hayatla ilgili konulardan birini ele alarak Kur'an'ı bu açıdan etüde tâbi tutmaktır. Örneğin; Kur'an'da insan, Kur'an'da ahiret, Kur'an'da tevhid, Kur'an'da tarihi yasalar, Kur'an'da adalet gibi...
Değişen toplum ihtiyaçları, sorunlara çözüm arama, hayat içindeki ve düşüncelerde oluşmuş çelişkileri ortadan kaldırma, "i'caz"ı yeniden üretme, Kur'an incelemelerindeki seviyeyi ve kaliteyi artırma gibi düşünsel ve pratik birçok faktör, bu okuma biçimini cazip hâle getirmiştir.51
Temel Esasları
1) Eylemine Kur'an nassından başlamaz. O meselesini yaşanan hayattan alır. Evrensel, akidevi veyahut içtimai hayatla ilgili konulardan birinde bakışlarını yoğunlaştırır. Konuyla ilgili beşeri düşünce deneyimlerinin ne gibi problemlerle karşılaştığını ve insan düşüncesinin bunlara ne gibi çözümler önerdiklerini, tarihi uygulamaların ortaya koyduğu soruları ve buna rağmen ne gibi boşlukların, açıklıkların kaldığını en kapsamlı biçimde ele alarak inceler. Bu malzemeyle Kur'an'a gelir ve sorularla Kur'an'dan cevaplar almaya çalışır. Sormak, düşünmek ve anlamak için Kur'an'la sohbet eder...52
2) Bir bakış açısı kazanmak, bir düşünce örgüsü elde etmek ve kapsamlı, köklü bir Kur'an düşüncesi ve söylemi üretmek esastır.53
Zaafları
İçinde yaşadığımız verili dünyanın değer yargılarını, idrak biçimini tahlil edecek yeterli birikimin olmaması ya da dikkat eksikliği sonucu, Kur'an'ı bu görüşlerin etkisinde kalarak okumaya sebep olabilir. Yani bir bakıma bunları Kur'an'a onaylatma durumu oluşabilir.
Bazı ayetler ve kavramlar kendi bağlamında (sûre içi ve siyak-sibak ilişkisi içinde) anlam kazanırlar. Bunun ihmal edilmesine sebep olabilir. Ayrıca, bütüncül bir bakış açısına sahip olunmaması durumunda, Kur'an'ın onaylamadığı yaklaşımlar söz konusu olabilir.
Bir düşünce örgüsü, bir bakış açısı elde etmek yoğun bir çalışma ve anahtar kavramlar arasındaki ilişkiyi gözden kaçırmayacak dikkat istemektedir.
Günümüzde birçok müellif bu okuma biçimini kullanmaktadır.
7. Aksiyolojik Okuma
Aksiyoloji, değer nazariyesi anlamında ele alınmıştır. Yani Kur'an ifadelerinin hiyerarşik bir okumaya tâbi tutulmasıdır.
"Kurtuluşumuzun, Kur'an'ı bireysel ve toplumsal faaliyetin temel belirleyicisi kılabilme becerisinde yattığı bir gerçektir. Ancak bu yüce Kitabı çok iyi bir şekilde kavramayı gerektirmektedir... Ancak Müslümanların düşünme metotlarını yeniden kurma veya kaderlerini gerektiği gibi kavrama yolunda gösterdikleri gelişme korkunç derede az olmuştur."54
Bu yaklaşıma göre, Müslümanlara düşen görev; "Kur'an'ın değersel içeriğini sistematik olarak yeniden belirlemektir. Böyle bir çalışma araçsal iyilerden asli olanlara; 'yapılmalılardan' 'olmalılara', basit hazırlayıcı veya ahlâkî değerlerden, nihai ve en yüksek olanlara varabilmelidir."55
Bu okuma biçiminin çerçevesini belirlemeye çalışan Farukî'ye göre; "Kur'an'i emirlerin hepsini deontolojik olarak eşit kabul etmek, ahlâkî açıdan bir körlük ve İslam'ın ruhundan alabildiğine uzaklaşmak anlamı taşımaktadır."56
Yine o; "Kur'an'ın aksiyolojik olarak sistemleştirilmesi, yalnızca zorunlu değil, aynı zamanda bizi ne istediğimizi bilemez hâle getirerek, yeniden yükselişimizi engelleyen problemin de yegane çözümüdür."57 iddiasını ileri sürmektedir.
İsmail Racî el-Farukî bilinen en önemli temsilcisidir.
Zaafı
Bu okuma biçiminin ortaya koyduğu bir iki çalışma dışında nasıl bir çerçeveye oturduğuna dair yeterli materyalin olmaması, ne gibi sonuçlar ortaya çıkaracağına ve nasıl bir seyir takip edileceğine dair ipuçlarının olmayışı, bir değerlendirme yapmayı güçleştirmektedir.
Değer hiyerarşisi oluşturma da temel kriterin ne olduğunun belirsizliği, izafî değerlendirmelere sebep olabilir.
8. Semantik Okuma
Semantik, mana ile ilgilenen geniş kapsamlı bir bilimdir. Manası olan her şey semantiğin konusu olabilir. Semantik hakkında konuşan herkes kelimeyi istediği biçimde anlamaya kendisini yetkili görür. Bundan dolayı semantik hakkında bir ahenk ve birlik yoktur.58
İzutsu'ya göre; Bir dilin anahtar terimleri üzerindeki tahlili çalışmadır. Bir anlamda semantik, bir milletin, tarihinin şu veya bu devresindeki dünya görüşünün mahiyeti ve yapısı hakkında bir çalışmadır.59 Kur'an semantiği ise; Kuran'ın dünya görüşü açısından ele alınmasıdır. Bir bakıma Kur'an'dan dinamik bir ontoloji elde etmektir. Anahtar kavram ve kelimelerden bir bütünlük anlayışına ulaşmak, bir âlem tasavvuru, temel ilkeler ve hedefler tespit etmektir.60
Zaafı
Semantiğin izafîliği en temel zaaf noktasıdır. Ayrıca dil eksenli bir okuma olması, edebî tefsir metodunun zaafları için söyleneceklerin bu okuma biçimi içinde geçerli olacağını düşünebiliriz.
9. Uygulamaya Yönelik Okuma
Bu okuma biçimi, günlük hayat içinde karşılaştığımız problemlere çözümler sunmayı amaçlar. Ve zaman içinde oluşan akidevi, ahlâkî ve ibâdi kirliliklere dikkat çekerek, Kur'an merkezli bir tezkiyeyi hedefler. Kur'an'ı anlama ve yorumlama çabalarını, akademik kaygılardan ve müfessirlerin birbirlerine nazire yaptıkları bir alan olmaktan çıkarma endişesi ön plandadır.
İslami kimliğe bulaşmış kirleri arındırma, netleştirme, kaybolan ümmet yapısının yeniden inşası hususunda bilgiye atıfta bulunur ve bu bilginin de şahitliğinin yapılması gerektiğini ısrarla gündemde tutar. Kur'an'la vakıa arasında doğru irtibatlar kurup, Kur'an'ın vakıayı yönlendirmesini sağlayacak ilkeleri tespite çalışır.
Kur'an'ın hidayet kaynağı olduğunun altı ısrarla çizilir ve ed-din olan İslam'ın hayatın tamamını kuşatan ilkeler vazettiğine sürekli vurgu yapılır.
Bu okuma biçiminin temsilcileri içinde; Muhammed Abduh, Reşid Rızâ, Mustafa Merâğî, Mahmud Şeltût, Mevdûdî, Seyyid Kutub, Ali Şeriati, Muhammed Hüseyin Fadlullah ve Malik bin Nebi gibi düşünür ve müellifler zikredilebilir.
Zaafı
Bu akım içindeki bazı düşünür ve müelliflerin gerek modern düşüncenin gerekse de geleneksel düşüncenin etkisinde kalarak, anlama ve okuma çabalarında bulunmasıdır. En tipik örneğini; Abduh'un Fil Sûresini bilimsel veriler ışığında yorumlaması oluşturur.
Netice
Bazı isimler ve yaklaşım biçimleri tam olarak birbirine karşılık gelmeyebilir ya da farklı bir okuma biçimi içerisinde değerlendirilmesi de söz konusu olabilir. Hattâ aynı yaklaşım içerisinde değerlendirilen bazı müelliflerin birbirleriyle ortak paydalarının azlığından da bahsedilebilir. Fakat burada genel bir bakış açısı elde etmek ve bir tasnif yapmak gerektiğinden, temel yaklaşımları dikkate alınarak böyle bir değerlendirme yapılmıştır.
Kendi zaviyemizden bu okuma biçimlerinin taşıdığı zaaflara yönelik değerlendirmelerimizin, başkaları tarafından tam aksine avantaj olarak görülmesi de söz konusu olabilir. Tek başına, herhangi bir okuma biçiminin, sağlıklı bir anlama ve yorumlama çabasında tüm sorulara doğru cevaplar verme ve sorunları giderme yeterliliğine sahip olmadığı söylenebilir.
Kanaatimce Kur'an'ı anlama ve yorumlama çabalarında, aşağıda birkaç madde şeklinde sıralayacağımız hususlara dikkat edildiği takdirde bu yaklaşım biçimlerinin birçoğundan iyi bir şekilde istifade etmek mümkündür:
· Kur'an'ın asli hedefleri ve idealleri vardır (tevhid akidesinin hakimiyeti, yeryüzünde adaletin tesisi gibi).
· Hayatın doğru ve güzel yaşanması için ana ilkeler vazetmiştir (akıl, din, can, mal ve nesil emniyeti gibi).
· Kur'an kendi kendini tefsir eder (ana hatlarıyla).
· Bütüncül bir bakış açısıyla okunmalıdır.
· Kur'an herhangi bir kitap değildir. Kur'an adına konuşmak ağır bir sorumluluk yüklenmektir.
· Amelin eşlik etmediği bir bilgi ve ne de bilginin rehberlik etmediği bir amel değere haiz değildir.
· Tıpkı Hz. Peygamber (s) gibi "yürüyen Kur'an" olma bilinciyle okunmalıdır.
Şüphesiz her şeyin en doğrusunu Allah (c) bilir.
------------------------------
DIPNOTLAR:
46- Jansen, a.g.e., s. 46.
47- A.g.e., s. 129.
48- Emin el-Hûlî, "Tefsir ve Tefsir'de Edebî Tefsir Metodu", İslami Araştırmalar dergisi, cilt: 2, sayı: 7, Mayıs, 1988, s. 109-113.
49- Jansen, a.g.e., s. 141.
50- Mevlüt Güngör, "Tefsir'de Konulu Tefsir Metodu", İslami Araştırmalar dergisi, cilt: 2, sayı: 7, Mayıs, 1988, s. 49-55.
51- Mustafa Müslim, Kur'an Çalışmalarında Yöntem, Fecr Yayınevi, Ankara, 1993, s. 39-42.
52- Muhammed Bagır es-Sadr, Kur'an Okulu, Bir Yayıncılık, İstanbul, 1987, s. 18-19.
53- A.g.e., s. 25.
54- İsmail Racî el-Farukî, "Kur'an'ın Yorumunda Yeni Bir Metodolojiye Doğru", İslami Araştırmalar dergisi, cilt: 7, sayı: 3-4, Yaz-Güz Dönemi/1991, s. 305.
55- A.g.m., s. 312.
56- A.g.m., s. 312.
57- A.g.m., s. 313.
58- Toshihiko İzutsu, Kur'an'da Allah ve İnsan, Kevser Yayınları, Ankara, tarihsiz, s. 14; F. R. Palmer, Semantik, Kitâbiyât Yay., Ankara, 2001, s. 11.
59- İzutsu, a.g.e., s. 15.
60- A.g.e., s. 15
DEVAMI>>>