ANASAYFA

FORUM

UNUTULMAYANLAR

ZİYARETCİLER

AİLE

SERBEST KÜRSÜ

MEZHEP

İSLAMİ KONULAR

KLİP / MUZİK

RESİMLER


   
  FECR - Kur`an iklimine özlem..
  Nasıl Bir Bilgilenme ve
 
Nasıl Bir Bilgilenme ve Kültürel Alt Yapı?
 
Oktay Altın

Allah, Hz. Âdem'e isimleri öğreterek (Bakara, 31) insana eşyayı tanımlama ve isimlendirme yeteneği vermiştir. Dolayısıyla insan, diğer canlılardan farklı olarak bilgi edinir, üretir ve kendisini geliştirir. Nitekim Allah, vahyettiği seçkin kulundan bile "Rabb'im, ilmimi arttır!" (Taha 114) diye dua etmesini istemektedir. Ayrıca Allah, insanı yeryüzüne yerleştirmiş (Araf, 10) ve yeryüzünün halifesi (Bakara, 30) kılmıştır. Yeryüzünde temekkün/iskan, ancak orayı imar edip hem fiziksel hem de sosyal anlamda yaşanacak yer hâline getirmekle mümkündür. Bu da 'bilgi'yle olur.

Allah müminlere iyiliği emredip kötülükten sakındırmak (Al-i İmran, 104, 110), hak ile yol gösterip adaleti kurumsallaştırmak (Araf, 181) gibi sorumluluklar yüklemektedir. İyilik, kötülük ve hakkın tespiti, adaletin kurumsallaştırılması ise ancak sahih, sağlıklı bir bilgilenmeyle mümkündür.

Kur'an "ilim" kelimesini Türkçedeki "bilgi"nin karşılığı olarak kullanır. Ancak Kur'an'ın inzali üzerinden geçen yaklaşık 14 asırlık sürede birçok kavramda olduğu gibi "ilim" kavramı da ilk devirlerden itibaren anlam değişimine uğramıştır. Bu nedenle kelimenin Kur'an'da hangi anlam yada anlamlarda kullanıldığı ve tarihi süreç içerisinde hangi anlam değişimlerine uğradığını anlayabilmemiz için semantik bir tahlil zorunludur.

Ayrıca binlerce ilim dalından bahsedildiği günümüzde "Nasıl bir bilgilenme ve kültürel alt yapı?" sorusuna cevap verebilmek için bilgilenmede öncelik sırasının tespiti zorunlu hâle gelmiştir. Biz de bu çalışmamızda "bilgi/ilim"in Kur'an'da hangi anlamda kullanıldığını ve sağlıklı bir bilgilenme ve kültürel alt yapı için asgari düzeyde yapılması gerekenleri tespit etmeye çalışacağız.

İlim nedir?

"Bilgi"nin karşılığı olarak kullanılan ilim kelimesi, kavram olarak "Bir şeyi gerçek yönüyle kavramak, gerçekle örtüşen kesin inanç (itikat), bir nesnenin şeklinin zihinde oluşması, nesneyi olduğu gibi bilmek, nesnedeki gizliliğin ortadan kalkması." şeklinde tanımlanıyor. Bu hâliyle günlük dilde "cehl"in karşıtı olarak kullanılır.

"İlim"in Kur'an'daki kullanımı

İlim kökünden türemiş isim, fiil, sıfat şeklindeki kelimeler, Kur'an-ı Kerim'de yaklaşık 700 defa kullanılmıştır. Kelimenin Kur'an-ı Kerim'de farklı anlamlarda kullanımlarını aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:

a. İlim kelimesi Kur'an-ı Kerim'de sözlük anlamıyla bilgi, bilmek, farkında olmak anlamında kullanılmaktadır. Aşağıdaki ayetlerde bu anlamı görmek mümkündür:

"Bir zaman da Mûsâ, kavmi için su istemişti; "Asanla taşa vur," demiştik. Bunun üzerine taştan on iki göze fışkırmıştı. Her bölük, kendi içecekleri pınarı bilmişti (قَدْ عَلِمَ) "Allâh'ın rızkından yeyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak (başkalarına) saldırmayın." (demiştik.)" (Bakara, 60)

"Ey inananlar! Sarhoşken ne dediğinizi bilinceye (حَتَّىَ تَعْلَمُواْ مَا تَقُولُونَ) kadar namaza yaklaşmayın…" (Nisa, 60)

"Ve Allah sizi analarınızın karınlarından öyle bir halde çıkardı ki hiç bir şey bilmiyordunuz (لاَ تَعْلَمُونَ شَيْئًا), öyle iken size, işitme, gözler, gönüller verdi ki şükredesiniz" (Nahl, 78; Benzer kullanımlar için bkz. Bakara, 32; Enam, 50, Kasas, 78; Zümer 114)

b. "İlim" Allah'ın mutlak bilgisi anlamında kullanılmaktadır:

"…İlimden sana gelenden (جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ) sonra faraza onların arzularına uyacak olsan, Allah'tan sana ne bir dost, ne de bir yardımcı bulunur." (Bakara, 120)

"…İlimden sana gelenin (ِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ) arkasından sen tutar da onların hevalarına uyacak olursan o takdirde sen de mutlak zulmedenlerdensindir." (Bakara, 145; bkz. Al-i İmran, 61)

Yukarıda verilen iki ayette görüldüğü üzere Peygambere Allah'ın ilminden bir miktar verildiği belirtilmektedir. Bu da "ilmin" peygamberlere gönderilmeyen de dahil olmak üzere Allah'ın mutlak bilgisi anlamında kullanıldığını göstermektedir.

"Yeryüzünde bulunan ağaçlar kalem olsa, deniz(ler) de (mürekkep olsa), arkasından yedi deniz (daha gelip) ona yardım etse de (Allâh'ın kelimeleri yazılsa), yine (bunlar tükenir), Allâh'ın kelimeleri tükenmez. Allâh öyle üstündür, öyle hikmet sâhibidir." (Lokman, 27; bkz Kehf, 109) ayetinde Rabb'imizin sınırsız bilgiye sahip olduğu bunun az bir kısmının insanlara verildiği belirtilmektedir.

c. Allah'ın mutlak ilminden peygamberlere verilen sınırlı miktardaki bilgi, ilahi vahiy, vahiyle gelen anlamında kullanılmıştır:

"Andolsun biz, Dâvûd'a ve Süleyman'a bir ilim verdik (وَلَقَدْ آتَيْنَا دَاوُودَ وَسُلَيْمَانَ عِلْمًا)." (Neml, 15)

"De ki, siz ister inanın, ister inanmayın. Önceden kendilerine ilim verilenlere (أُوتُواْ الْعِلْمَ) okunduğunda çenelerinin üzerine secdeye kapanırlar." (İsra, 107)

 "Doğrusu Allah katında din, İslâm'dır; o kitap verilenlerin anlaşmazlıkları ise sırf kendilerine ilim geldikten sonra (إِلاَّ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْعِلْمُ)aralarındaki taşkınlık ve ihtirastan dolayıdır…" (Ali İmran, 19)

Bu kullanıma uygun olarak Kur'an'da Hz. Peygamberin kendisine verilmeyen gayb bilgisine vakıf olmadığı vurgulanmaktadır: "De ki: "Size Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Gaybı da bilmiyorum (وَلا أَعْلَمُ الْغَيْبَ) ..." (Enam 50)

d. Vahyi bilgi ile ilmin aynı anlamlarda kullanılmadığı ayetler de vardır. Vahyi bilgiye kendi çabalarıyla ulaşan insanların bilgileri de ilim olarak değerlendirilmektedir.

"…De ki: "Benimle sizin aranızda Allâh'ın ve yanında kitap bilgisi bulunanların (وَمَنْ عِندَهُ عِلْمُ الْكِتَابِ) şâhid olması yeter." (Rad, 43)

Diğer taraftan kitap bilgisine sahip olmayanlar da ilimsiz olarak değerlendirilirler.

"Doğrusu bir çokları bilgisizce (بِغَيْرِ عِلْمٍ ) kendi kötü arzularına uyarak saptırıyorlar." (Enam, 119)

Bakara suresi 151.(bkz. 2/129) ayetinde, "Nitekim kendi içinizden, size âyetlerimizi okuyan, sizi temizleyen, size Kitabı, hikmeti ve bilmediklerinizi öğreten (وَيُعَلِّمُكُم مَّا لَمْ تَكُونُواْ تَعْلَمُونَ) bir elçi gönderdik." buyrularak Peygamberden Kitap ve hikmetten öğrendikleri de ilim olarak değerlendirilmiştir.

e. Kur'an'da ilim kavramı insanların tecrübi, gözlem ve muhakemeyle ulaştıkları bilgileri de içerek şekilde kullanılmaktadır. 

Yeryüzündeki işleyişi titiz bir şekilde gözlemlemek insanları yeni bilgilere ulaştırabilir. Allah, gece ve gündüzün yer değiştirmesini gözlemleyerek insanların günleri hesapladıklarını, takvim oluşturduklarını belirtmektedir: "Biz, geceyi ve gündüzü birer âyet (delil) olarak yarattık. Nitekim, Rabb'inizin nimetlerini aramanız, ayrıca, yılların sayı ve hesabını bilmeniz için (وَلِتَعْلَمُواْ عَدَدَ السِّنِينَ وَالْحِسَابَ) gecenin karanlığını silip (yerine, eşyayı) aydınlatan gündüzün aydınlığını getirdik. İşte biz, her şeyi açık açık anlattık." (İsra, 12; bkz. Rum, 22)

 "Allah'a andolsun ki, bizim toprağınızda fesat çıkarmak için gelmediğimizi siz de biliyorsunuz (لَقَدْ عَلِمْتُم). Biz hırsız da değiliz, dediler." (Yusuf, 73) ayetinde Hz. Yusuf'un kardeşleri, muhtaç oldukları ve kendilerinden yardım aldıkları kimselerin mallarını çalmayacaklarını muhakeme yoluyla bilmeleri gerektiğini hatırlatıyorlar. 

Ayetlerde görüldüğü gibi Kur'an, ilim kelimesini sadece Allah'ın mutlak bilgisine veya gönderdiği vahiye hasretmez. İnsanların kendi çabalarıyla ulaştıkları bilgi de ilim olarak değerlendirilir. Ancak bunun asgari şartı Allah'ın ilmi, vahyiyle çelişmemesidir.

Şüphesiz ilim kelimesinin hakkıyla kavranabilmesi için kavramla yakın anlam ilişkisi olan hikmet, fıkıh, kelam gibi kavramların da kısaca tetkik edilmesi gerekmektedir.

Hikmet; "Kitabı ve hikmeti verdik." şeklinde daha çok Kitap'la birlikte kullanılmaktadır. Bu kullanım kitap ve hikmetin ayrı şeyler olduğunu çağrıştırsa da aslında daha çok aynı şeyi ifade etmektedir. "…Sana Kitabı, hikmeti, Tevrât'ı ve İncil'i öğrettim. " (Maide, 110) ayetinde olduğu gibi Tevrat, İncil, kitap farklı şeylermiş gibi zikredilmekte. Kitap ve hikmet arasıda da benzer bir ilişki vardır.

Allah, İsra suresinde yapılması ve yapılmaması gerekenleri sıraladıktan sonra "Şunlar, Rabbinin, Hikmet'ten (مِنَ الْحِكْمَةِ) sana vahyettiğindendir. Allâh ile beraber başka tanrı edinme, sonra kınanmış, (Allâh'ın rahmetinden) uzaklaştırılmış olarak cehenneme atılırsın." (İsra, 39) buyurmaktadır. Burada "hikmet"in "ilim"le dolayısıyla vahiyle aynı anlamda kullanıldığı görülmektedir.

Hikmet, varlığı bilmek ve hayır işlemek, doğru düşünme kabiliyeti anlamında gelip sahih inanç, salih amel ve sağlıklı düşünceleri kapsar. Allah'a yönelen insanlara verilmiş bir doğru muhakeme, keskin görüş ve ince düşünme kabiliyeti de hikmet olarak tanımlanabilir. (Bkz. Nahl, 125; Sad, 20, Kamer, 1-5) 

Fıkıh ise sözlükte "bir şeyi bilmek, iyi ve tam anlamak, derinlemesine kavramak" anlamlarına gelmektedir. Kur'an-ı Kerim'de "bir şeyi iyi ve tam anlamak, kavramak, bir şeyin hakikatini bilmek ve akletmek" gibi anlamlarda kullanılır.

"Bu topluma ne olur ki hemen hiç söz anlamıyor (لاَ يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ) !" (Nisa, 78), "…Belki  fıkhederler (iyice anlarlar) (لَعَلَّهُمْ يَفْقَهُونَ) diye ayetlerimizi açıklıyoruz." (Enam, 65; bkz. Araf, 179; Enfal, 65) Tevbe suresi ayetinde ise insanların topluca sefere çıkmamaları, sadece bir kısmının çıkıp dinde derinleşmeleri, dini iyice anlamaları ve döndüklerinde sefere çıkmayan kavimlerini aydınlatmaları gerektiği şöyle anlatılmaktadır: "İnsanların hepsi toptan sefere çıkacak değillerdi. Ama her kabileden bir cemâatin dini iyice öğrenmeleri (لِّيَتَفَقَّهُواْ فِي الدِّينِ)ve dönüp kavimlerine geldiklerinde, sakınmaları umuduyla onları uyarmaları için sefere çıkmaları gerekmez miydi?"

Bir şey hakkında kanaat beslemenin ya da onun öyle veya böyle olduğuna inanmanın çeşitli derecelerini ifade eden "şek, şüphe, rayb, zan" gibi kesinlik ifade etmeyen kelimelerden ayrılır.

Kur'an ilme teşvik ederken "takva" kelimesiyle teori-pratik uygunluğuna dikkat çeker. Davranışa yansımayan imanın, ahlaki gelişim sağlamayan bilginin önemi yoktur. Dünyanın imtihan oluşu, doğru bilgiyi elde etme çabası kadar doğru bilginin gerektirdiği salih amelle de ilgilidir. Kur'an'da yapılması emredilen ya da tavsiye edilen bütün davranışları yapmak, kaçınılması istenen ya da tavsiye edilen her şeyden sakınmak bilginin getirdiği sorumluluktur. Yani ilim önemlidir ama amelsiz ilim bir kıymet taşımaz.

 "Kitab'ı okuyup dururken kendinizi unutarak insanlara mı iyilik yapmalarını emrediyorsunuz? Hiç düşünmez misiniz?" (Bakara, 44)

"Kendilerine Tevrât yükletilip de sonra onu taşımayan(onun buyruklarını tutmayan)ların durumu, kitaplar taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allâh'ın âyetlerini yalanlayanların durumu ne kötüdür. Allâh zâlimler topluluğunu doğru yola iletmez." (Cuma, 5)

Kur'an ilim elde etmenin yollarını da göstermiştir. Vahiyin kendisi (Alak, 5), konunun uzmanına müracaat (Nisa 85), araştırma (Hucurat, 6), akletme (Enam, 50) ve gözlem (Bakara,164) gibi yöntemlerle ilim elde edilmesi gerektiğini belirtir.

"Marifet (ilham, keşf), doğrulanması ya da yanlışlanması mümkün olmayan sufi tecrübenin ürünüdür. Çabayla değil Allah'ın lütfuyla kazanılır. Ka'l değil hâl ilmidir. İlmin kaynağı akıl, duyu organları ve doğru haberdir. Marifetin kaynağı ise ilham ve keşiftir." Hiçbir nesnel kriteri olmayan bu anlayışın bilgi kaynağı olarak kabul edilmesi mümkün değildir. 

Talim, bilginin elde edilmesi, ilme dönüştürülmesi, daha sonra da davranış, ahlak ve hayata intikal ettirilmesidir. Bu süreç bilginin içselleştirilmesi sürecidir.

Kur'an'a Göre Bilginin Önündeki Engeller

a.Zanna Uymak:

 "Onların çoğu sadece zanna uyuyorlar. Zan ise haktan hiçbir şey ifade etmez. Muhakkak Allah yaptıklarını bilendir." (Yunus, 36)

b.Geleneği Sorgulamadan Benimsemek:

 "Onlara: "Allâh'ın indirdiğine uyun!" dense: "Hayır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız (onların yolundan gideriz)" derler. Şeytân onları alevli ateşin azâbına çağırmış olsa da mı (babalarının izinde gidecekler)?" (Lokman, 21; bkz. Araf, 28)

c.Sorgulamadan Çoğunluğa Uymak:

 "Yeryüzünde bulunan(insan)ların çoğuna uysan, seni Allâh'ın yolundan saptırırlar. Onlar sadece zannediyorlar ve onlar sadece saçmalıyorlar." (Enam, 116)

d.Hevaya Uymak

"Eğer sana cevap veremezlerse bil ki onlar, keyiflerine uyuyorlar. Allah'tan bir yol gösterici olmadan, yalnız kendi keyfine uyandan daha sapık kim olabilir? Muhakkak ki Allâh, zâlim kavmi doğru yola iletmez." (Kasas, 50)

İlmin karşısında ise zan, hars, rayb, şüphe, şek, heva ve ümniye gibi kelimeler yer almaktadır. Bunlardan birkaçının Kur'an'daki kullanımını zikretmek ilim kavramının daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayacaktır.

Zan, Türkçede "sanmak, sezmek, zan altında tutmak, itham etmek" gibi anlamlara gelir. Tereddüt edilen iki taraftan birinin ağır basması, bir emare ve belirtiden meydana gelen bilgiyi ifade eder. Belirti kuvvetlendikçe kelimenin manası kesinliğe, ilme doğru yükselir. Bundan dolayı İsfehani, kavramın biri kesinlik, diğeri de şek şüphe olmak üzere iki anlamının bulunduğunu ifade eder.

Hars, zandan bir derece düşük bilgi çeşididir. Saçmalamak anlamında kullanılır. "…De ki: Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi/ilim (عِلْمٍ) var mı? Siz zandan (الظَّنَّ)başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece saçmalıyor/yalan söylüyorsunuz (تَخْرُصُونَ)." (Enam, 148) ayetinde ilmin karşıtı olarak zan kelimesi kullanılmış zan ise saçmalamaya, yalan söylemeye yöneltmiştir.

Rayb şüphe, kuşku, korku, zihni sarsıntı, endişe anlamlarına gelmektedir. Bakara suresi 2. ayetinde Kur'an'da hiçbir raybin olmadığı aktarılmaktadır: "İşte o Kitap; kendisinde hiç şüphe yoktur (لاَ رَيْبَ فِيهِ); müttakiler için yol göstericidir."

Şüphe ise iki şeyin birbirine fazlaca benzemesinden dolayı zihnin tercih edememesi durumudur. Bu açıdan kesinlik ifade edemeyen ilmin karşısında yer almaktadır. Şek de aynı şekilde ilmin karşısında olup çelişikliği ifade eder.

 "…Oysa onu öldürmediler ve asmadılar; fakat (bu iş) kendilerine, benzer gösterildi (شُبِّهَ). Onun hakkında ayrılığa düşenler, ondan yana tam bir kuşku/şek (لَفِي شَكٍّ) içindedirler. O hususta kesin bilgileri/ilim (مَا لَهُم بِهِ مِنْ عِلْمٍ) yoktur. Sadece zanna (الظَّنِّ) uyuyorlar. Onu yakinen öldürmediler (onu öldürdüklerini kesin biçimde bilemediler)." (Nisa, 157) 

                                                             DEVAMI>>>

 
  Bugün 50 ziyaretçi bizimle..  
 
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden