Katoliklere göre şefaat, İsa’nın duasına uyumlu kılan dilek duasıdır[1]. Onlar şefaat yerine “kurtarıcılık” kelimesini kullanırlar.Katoliklere göre“Mesih İsa, Baba’nın yanında Hıristiyanların avukatlığını yapıyor. Onlar lehine aracılık etmek için hep canlıdır. Allah’ın huzurunda daima hazır bulunur[2]. Kendisi aracılığı ile Allah’a yaklaşanları tamamen kurtarmaya gücü yeter[3].”
“Kutsal Ruh olmadan Tanrı’nın Oğlu’nu görmek mümkün değildir. Oğul olmadan da hiç kimse babaya yaklaşamaz. Çünkü Baba’yı tanımak Oğul’dur. Tanrı oğlunu tanımak da Kutsal Ruh aracılığıyla olur[4]”.
“Meryem Ana avukat ve yardımcıdır. “Meryem Ananın analığı bitmemiştir. Yinelenen arabuluculuğu ile ebedi esenlikler sağlayan armağanları garanti altına almaya devam etmektedir[5]”.
Katoliklere göre papaz “Allah’la ilgili konularda insanları temsil etmek için atanır[6]”. O, kişisel yetkisiyle insanlara; “Baba’nın adına seni bağışlıyorum diyebilir[7]”.
İncelediğimiz tarikatlarda da Katoiklerinkine benzer bir inanç vardır. Onlar, “kurtarıcılık” yerine daha çok “şefaatçilik” kelimesini kullanırlar. Bir Şeyh Efendi ve tarikatının ileri gelenleri ile yaptığımız görüşmenin konu ile ilgili bölümü şöyledir:
Mürit- BizimŞeyh Efendi’ye bakışımız, onun bize yardımcı olacağı yolundadır. Mesela bugün mahkemede avukat tutma zorunluluğu yoktur. Ama genellikle avukat tutanlar davayı kazanırlar. Şeyh Efendi de bizim avukatımızdır.
Bayındır- Siz, gizli açık her şeyi bilen Allah’ı hakimle bir mi tutuyorsunuz? Allah Teâlâ şöyle buyurur:
34-37- O gün kişi kardeşinden, anasından, babasından, eşinden ve oğullarından kaçacaktır. O gün herkesin işi başından aşacaktır.” (Abese 80/34-37)
Durum böyle iken Şeyh Efendi nereden fırsat bulacak da sizi savunacaktır?
Ensar’dan Ümmü’l-alâ diyor ki, muhacirlere kur’a çekilince bize Osman b. Maz’ûn düştü. Onu evlerimize yerleştirdik. Sonra ölümüne sebep olan hastalığa tutuldu. Vefat edince yıkandı ve kendi elbiseleri içine kefenlendi. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemiçeri girdi. O sırada dedim ki, “Ebu’s-Sâib[8]! Allah sana rahmet eylesin. Allah’ın sana gerçekten ikramda bulunduğuna şahidim.” Bunun üzerine Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah’ın ona ikram ettiğini ne biliyorsun?” Dedim ki, “Babam sana kurban ey Allah’ın Elçisi! Allah ya kime ikram eder?” Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki, “Evet ona kaçınılmaz gerçek geldi. Vallahi onun için hep hayırlar bekliyorum. Ama ben Allah’ın Elçisi olduğum halde nasıl karşılanacağımı vallahi bilmiyorum.”
Ümmü’l-alâ dedi ki, “Vallahi bundan sonra hiç kimseyi aklamam[9].”
Ama siz şeyhinizin cennete gideceğinden şüphe etmediğiniz gibi Allah’ın huzurunda sizi savunacağını söyleme cesaretini bile gösteriyorsunuz.
Bize şah damarımızdan daha yakın olan Allah’ın gözünden kaçan bir şey mi var ki avukatlığınızı yapacak olan şeyh, hâşâ, Allah’ın huzurunda onu hatırlatacak? Ya da Allah, hâşâ, yargılamada hata mı yapacak ki, şeyhiniz ona engel olacak? Ne kadar yanlış bir yolda olduğunuzu anlıyorsunuz değil mi?
Mürit- Müftülükte bir müftü ile görüşmek istesen[10] araya bir kapıcının girmesi, bir kişinin seni müftüye takdim etmesi gerekir. Araya kimse girmeden bir yetkiliyle, bir bakanla pat diye görüşebilir misin? İşte Şeyh Efendi de bizimle Allah arasında bir vesile, bir vasıta olmaktadır.
Bayındır- Bize şah damarımızdan daha yakın olan Allah Teâlâ için bu söz nasıl söylenebilir!?..
Bu inanç insanı şirke sokar. Şirk zaten Allah ile kul arasına vasıta koymaktır. Zümer suresinde buna dikkat çekilmektedir:
“İyi bil ki, saf din Allah’ın dinidir. Onun yakınından veliler edinenler “Biz onlara başkadeğil sadece bizi Allah’a tam yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz.” derler. İşte Allah, onların aralarında tartışıp durdukları şeyde hükmünü verecektir. Allah, yalancı ve gerçekleri örtüp duran kimseleri doğru yola sokmaz.”(Zümer 39/3)
Bu tür inanışlardan lütfen vazgeçin. Çünkü şeytan insanı hep bu metotla saptırmaktadır.
Lütfen bana söyler misin, yaratan, besleyen, büyüten ve sana senden yakın olan Allah mı seni daha iyi tanır, yoksa Şeyh Efendi mi?
Mürit-Tabii ki, Allah tanır.
Bayındır - Peki Şeyh Efendi senin neyini Allah’a tanıtacak?
Mürit- ?!
Görüşme, şeyhin yanında gerçekleşmiş ve o, bu durumu onaylamıştır. Mürit kelimesi ile, konuşmaya katılan ve tarikatın ileri gelen alimlerinden olan kişiler kastedilmektedir[11].
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Allah’ın yakınından, öyle şeye kul olurlar ki, kendilerine ne bir fayda sağlayabilir ne de zarar verebilir. Derler ki, ‘Bunlar, Allah katında bizim şefaatçilerimizdir’. De ki: ‘Göklerde ve yerde, Allah’ın bilmediği bir şeyi mi ona haber veriyorsunuz?’ Allah, onların ortak koştukları şeyden uzak ve yücedir.” (Yunus 10/18)
Allah kime şefaat yetkisi verirse yalnız onlar, Allah’ın dilediği kimselere şefaat edebilirler, kendi dilediklerine değil.
44- “De ki: Şefaat yetkisi, bütünüyle Allah’a aittirGöklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz.”(Zümer 39/44)
“Allah onların yaptıklarını da yapacaklarını da bilir. Şefaate yetkili kıldıkları, onun razı olduğu kişilerden başkasına şefaat edemezler. Kendileri de onun korkusundan titrerler.
Onlardan kim, “Ben Allah’a yakın bir ilahım” derse, onu cehennemle cezalandırırız. İşte o zalimleri böyle cezalandırırız.”(Enbiya 21/28)
Ebu Hureyre radiyellahu anh bildiriyor:
“Kabilenin en yakınlarını uyar.”(Şuarâ 26/214) ayeti inince Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kalktı ve şöyle bir konuşma yaptı:
“Ey Kureyş topluluğu! Kendinizi kurtarmaya bakın; Allah’ın yanında size hiç bir faydam olmaz. Ey Abdulmenaf oğulları! Allah’ın yanında size hiç bir faydam olmaz. Ey Abdulmuttalib oğlu Abbas[12]! Allah’ın yanında sana hiç bir faydam olmaz. Ey Safiyye, (Resulullah’ın halası)! Allah’ın yanında sana hiç bir faydam olmaz. Ey Muhammed’in kızı Fatma! Allah’ın yanında sana hiç bir faydam olmaz.”[13]
[1]Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, par. 2634.
[2] Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri,par. 519.
[3] Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri,par. 2634.
[4] Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri,par. 683.
[5] Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, paragraf 969.