ANASAYFA

FORUM

UNUTULMAYANLAR

ZİYARETCİLER

AİLE

SERBEST KÜRSÜ

MEZHEP

İSLAMİ KONULAR

KLİP / MUZİK

RESİMLER


   
  FECR - Kur`an iklimine özlem..
  1.6. HER SUALE CEVAP VERMEK, HİÇ KİMSEYE SORU SORMAMAK (!)
 

1.6. HER SUALE CEVAP VERMEK, HİÇ KİMSEYE SORU SORMAMAK (!)

 Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi.

  Bilmez ki sorsun, bilse sorardi

                              Atasözü

 

            Herhangi ilme sorulan suale bila-tereddüd derhal cevap verirdi.[1]

 

            Sorulacak suallere cevap vermeye hazır bulunduğu gibi kimseye sual sormayacağını da beyan ederek bu kararda yirmi sene sebat etti.[2]

 

            Hiçbir ulemadan soru sormazdı. Yirmi sene daima mûcib kaldı. Bu hususta kendileri derlerdi ki: "Ben ulemanın ilmini inkar etmem. Binaenaleyh kendilerinden sual sormak fazladır. Benim ilmime şüphe edenler var ise sorsunlar onlara cevap vereyim. Şu halde sormak şüphe edenlerin hakkıdır."[3]

 

            Said Nursî kırk sene evvel İstanbul’da iken, "kim ne isterse sorsun" diye, hârikulâde bir ilânat yapmıştır.

 

            Böyle had ve hududu tâyin edilmeyen, yâni "şu veya bu ilimde veya mevzuda, kim ne isterse sorsun" diye bir kayıt konulmadan ilânat yapmak ve neticede daima muvaffak olmak; beşer tarihinde görülmemiş ve böyle ihâtalı ve yüksek bir ilme sâhip böyle bir İslâm dâhisi, Asr-ı Saadet müstesna şimdiye kadar zuhur etmemiştir.[4]

 

            O Zât-ı zîhavârık; daha hadd-i bülûğa ermeden bir allâme-i bîadîl halinde bütün cihan-ı ilme meydan okumuş, münazara ettiği erbab-ı ulûmu ilzam ve iskat etmiş, her nerede olursa olsun vâki olan bütün suallere mutlak bir isabetle ve asla tereddüt etmeden cevap vermiş, ondört yaşından itibaren üstadlık pâyesini taşımış ve mütemadiyen etrafına feyz-i ilim ve nur-u hikmet saçmış, izahlarındaki incelik ve derinlik ve beyanlarındaki ulviyet ve metanet ve teveccühlerindeki derin feraset ve basîret ve nur-u hikmet, erbab-ı irfanı şaşırtmış ve hakkıyle "Bediüzzaman" unvan-ı celîlini bahşettirmiştir.[5]

 

            İstanbul’daki ikametgâhının kapısında bir levha asılı idi: Burada her müşkil halledilir; her suale cevap verilir, fakat sual sorulmaz.[6]

 

            (...) o rü'yada mazhar olduğu bir hakikatı sonradan şöyle anladık ki: Molla Said, Hazret-i Peygamberden ilim talebinde bulunmasına karşılık; Hazret-i Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, ümmetinden sual sormamak şartiyle ilm-i Kur'anın tâlim edileceğini tebşir etmişler. Aynen bu hakikat hayatında tezahür etmiş. Daha sebavetinde iken bir allâme-i asır olarak tanınmış ve kat'iyyen kimseye sual sormamış, fakat sorulan bütün suallere mutlaka cevab vermiştir.[7]

 

Ï

           

Hz. Peygamber (s.a.v.) bile böyle mutlak bir iddiada bulunmamıştır. İmam Buharî, Sahih’inde İtisam Bölümünün 8. Babını "Peygamber kendisine vahiy indirilmeyen konularda sual sorulduğunda 'Bilmiyorum' der yahut kendisine o konuda vahiy indirilinceye kadar, o soruya cevap vermezdi. Peygamber (s.a.v.): 'Biz sana Kitabı hak ile indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği biçimde hüküm veresin; hainlerin savunucusu olma!' (Nisâ, 4/105) kavlinden dolayı, rey ile de kıyas ile de söz söylemezdi." şeklinde isimlendirmiştir. Hemen ardından da İbn Mesud (r.a.)’un şu sözünü rivayet etmiştir:

 

"Peygamber (s.a.v.)’e ruhtan soruldu da, o konuda ayet indirilinceye kadar sükût etti."

 

Nitekim aynı bapta, Cabir b. Abdullah (r.a.)’ın Hz. Peygamber’e bir soru sorduğu ve o konuda ayet ininceye kadar Resulullah’ın hiçbir cevap vermediği de rivayet edilmiştir.

 

Bu konuda birçok hadis vardır. Örneğin:

Resulullah (s.a.v.):

"Uzeyr’in peygamber olup olmadığını bilmiyorum, Tübbeu’nun melun olup olmadığını bilmiyorum. Zülkarneyn’in peygamber olup olmadığını bilmiyorum." buyurmuştur.[8]

 

Cübeyr b. Mut'ım (r.a.) dedi ki: Bir adam Resulullah (s.a.v.)’a:

-Ey Allah’ın Elçisi! Allah, nereleri daha çok sever, nerelere daha fazla öfkelenir? dedi. Resulullah:

-Bilmiyorum, Cibril (a.s.)’e sorayım, buyurdu. Bunun üzerine Cibril ona gelerek:

-Allah’ın en çok sevdiği yerler mescitler, en fazla öfkelendiği yerler de çarşılardır, haberini verdi.[9]

 

İbn Mace de Sünen’inin Mukaddime’sinde Reyden ve Kıyastan Kaçınma Babı açmıştır ki, muradı Kitaba ve Sünnete dayanmayan şahsî arzulardan kaçınmak gerektiğini beyandır. Hemen her hadis kitabında bu anlamda bir bölüm vardır. İşte mezkur bapta rivayet edilen bir hadis:

"Şüphesiz Allah Tealâ, ilmi insanlara ihsan ettikten sonra (hafızalardan) zorla söküp almaz. Lâkin insanlardan ilmi, bilgileriyle beraber âlimlerin ruhlarını kabzetmek suretiyle alır. Artık geride birtakım cahil insanlar kalır. Onlara halk tarafından dinî sorular sorulur, onlar da şahsî reyleri ve arzuları ile cevap verirler ve böylece hem halkı dalâlete sürüklerler hem de kendileri saparlar."[10]

 

Bir keresinde Resulullah (s.a.v.)’a hoşlanmadığı bazı şeyler soruldu. Sahabîler bu soruları çoğalttıklarında Resulullah öfkelendi ve:

 

"Bana istediğinizi sorun!" buyurdu.[11]

 

Resulullah’ın öfkelenmesinin sebebi, kendisine sorulan soruların "Babam kim?", "Devem nerede?" gibi sorular olmasıydı. "Bana istediğinizi sorun" cümlesi, Resulullah’tan işte böyle bir hâldeyken sâdır olmuştur. Yoksa Said Nursî’ninki gibi her soruya mutlak olarak cevap verme iddiası olmamıştır. Kaldı ki, kendisi Allah’ın Resulüdür, vahiyle muhataptır. Allah’ın bildirmesiyle kendisine sorulan sorulara cevap verebilir.          

 

Allah Resulünün bile böyle bir iddiası olmadığı hâlde, Said Nursî nasıl olur da her soruya cevap verir, hem de "tereddüt etmeden" ve "mutlak bir isabetle"?...

 

Her soruya cevap verme iddiası bir yana, âlimlik iddia etmek bile zemmedilmiştir. Nitekim, İbn Ömer (r.a.) demiştir ki: Resulullah’ın:

"'Ben âlimim' diyen, cahildir." dediğini kesin olarak biliyorum.[12]

 

Abdullah İbn Mesud (r.a.) demiştir ki:

"Ey insanlar, Allah’tan korkun! Sizden bir şey bilen, bildiğini söylesin. Bilmeyen de 'Allah bilir' desin. Zira, sizden birinizin bilmediği bir şey için 'Allah bilir' demesi de ilimdir. (...)"[13]

İmran b. Hıttan şöyle demiştir: "Ben, Aişe’ye ipek(li giyinmek) hakkında sordum. Aişe:

 

-İbn Abbas’a git, ona sor, dedi. İbn Abbas’a gidip ona da sordum. O da bana:           -İbn Ömer’e sor, dedi. Ben de gidip İbn Ömer’e sordum. (...)"[14]

Aişe ve İbn Abbas sahabenin âlimlerinden olmalarına rağmen, sorulan her soruya hemen cevap vermemişler, soru soranı başkasına yönlendirmişlerdir.

 

Şureyh b. Hânî mestlerin üzerine mesh meselesini sorunca, annemiz (r.anhâ) yine cevap vermemiş ve şöyle demiştir:

"İbn Ebu Talib’e git de ona sor! Çünkü o, bunu benden daha iyi bilir. O, Resulullah (s.a.v.)’la birlikte sefer ediyordu."[15]

 

 

                                                                                              


[1] Tarihçe-i Hayat, 34, İlk Hayatı; İctimâi Reçeteler I, 11, Tarihçe-i Hayat/Rü'ya.

[2] Tarihçe-i Hayat, 37, İlk Hayatı/O Zamanki Hayatına Kısa Bir Bakış; İctimâi Reçeteler I, 14, Tarihçe-i Hayat/O Zamandaki Hayatları Şöylece Tasvir Olunur.

[3] İctimâi Reçeteler I, 23-24, Tarihçe-i Hayat/Ders; Tarihçe-i Hayat, 44, İlk Hayatı.

[4] Sözler, 702, Teşrin-i Sâni (1950) de Ankara Üniversitesinde (...) bir konferanstır.

[5] Tarihçe-i Hayat, 579, Afyon Hayatı/Risale-i Nur Nedir? Bediüzzaman Kimdir; Şuâlar, 524, Onbeşinci Şuâ/Elhüccetü’z-Zehra/Risale-i Nur Nedir? ve Hakikatlar Muvacehesinde Risale-i Nur ve Tercümanı Ne Mahiyettedir Diye Bir Takriznâmedir.

[6] Tarihçe-i Hayat, 47, İlk Hayatı.

[7] Tarihçe-i Hayat, 32, İlk Hayatı.

[8] Ebû Dâvud, Sünnet, 14/4674.

[9] Abdülazîm b. Abdelganî b. Abdillah, Ebû Muhammed Zekiyyuddîn el-Munzirî, et-Tergîb ve’t-Terhîb: Hadislerle İslâm, çev. Heyet, Hikmet Yayınları, İstanbul 1989, 1/329. Hadisi Ahmed, Ebû Ya‘lâ, Hâkim ve Bezzâr rivayet etmişlerdir. Lâfız Bezzâr’ındır. Hâkim: Hadisin isnadı sahihtir, dedi. Ayrıca bazı değişikliklerle Taberânî ve İbn Hibbân da rivayet ettiler.

[10] İbn Mâce, İ‘tisâm,3/22.

[11] Buhārî, İ‘tisâm, 3/22.

[12] Munzirî, Tergîb ve Terhîb, 1/191. Hadisi, Taberânî rivayet etmiştir.

[13] Müslim, Sıfati’l-Munafikīn ve Ahkâmihim, 7/39; Buhārî, Tefsîr, 30/294.

[14] Buhārî, Libâs, 25/53.

[15] Müslim, Tahâre, 24/85.

 
 
  Bugün 43 ziyaretçi bizimle..  
 
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden