a-Sabır Kavramı
Kur'an'da, direnme, karşı koyma, yılmama, dayanma, inancının mücadelesini vermede her türlü zorluğa ve zulme direnme, başa gelen acı ve kötü olaylara karşı dayanmanın ve umutsuzluğa (ye'ise) düşmemenin karşılığında kullanılan sabır; aynı zamanda harama ve günaha sürükleyecek nitelikteki nefsin arzu ve isteklerine karşı koymak anlamına da gelmektedir.
Ne var ki zamanla gerçek anlamını yitiren ve anlam değişikliğine uğrayan sabır kavramı, Müslümanın anlayışında da değişiklik yaparak onu zulme seyirci yapmış, haksızlıklara karşı rıza göstererek boyun eğdirmiş, her türlü kötülüğe ve fitneye karşı sessiz hale getirmiş, izzet ve şerefinin ayaklar altında çiğnenmesine tepki gösteremez hale düşürmüştür.
Oysa ki, Müslüman'dan istenen sabır, küfre, zulme ve haksızlığa karşı verdiği mücadelede, Allah'ın dinini yeryüzüne hakim kılmak için yaptığı cihad'da karşılaşacağı her türlü zorluğa karşı direnmek, başına gelecek her türlü belaya karşı yılmadan, usanmadan yoluna devam etmede kararlı olmak ve her türlü çileye karşı dayanmaktır:
ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ هَاجَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا فُتِنُوا ثُمَّ جَاهَدُوا وَصَبَرُوا إِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَحِيمٌ (110)
" Rabb'in, türlü eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra savaşan ve sabredenlerin yanındadır. Elbette bütün bunlardan sonra Rabb'in bağışlayan, esirgeyendir" (Nahl-110)
Sabır korkaklık ve ürkeklik değil, cesaret ve yiğitliktir. Sabu', yeis değil, umuttur. Kur'an'da sabır, genellikle
"sabretmek ve salih amel işlemek",
"cihad edip sabretmek,"
''sabredip takva sahibi olmak" kalıplan ile kullanılmaktadır,
Bu nitelemeler de bize, sabrın, salih amelle, cihad etmeyle, takva ile içice ve birlikte olduğunu göstermektedir.
Sabırın Kur'an'daki anlamı budur günümüzde anlam değişikliğine uğradığından veya kavram olarak gerçek anlamı her yönü ile bilinmediğinden., Müslümanlar sabır adına zulme rıza gösteren, kötülüğe seyirci kalan pısırık insanlar olmuşlardır. Acizlik ve uyuşukluk sabır sayılmıştır. Zillete rıza sabır olmuştur,Kur'an'a baktığımızda yüce Allah, kulunu sürekli sabırla imtihan etmektedir. Sabretmeyenler, imtihanı kaybedenler olarak nitelenmekte ve Cennetten yoksun bırakılacakları bildirilmektedir.
Kim ki direnir; cesaretle, umutla hakka sarılır, zulme baş kaldırışında uğradığı bütün belalara karşı koyar ve hak yolunda her türlü zorluğa katlanır ve sabırla Allah'a yönelirse imtihanı kazanacaktır,
إِلَّا الَّذِينَ صَبَرُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أُوْلَئِكَ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ كَبِيرٌ (11)
"Ancak sabredip iyi işler yapanlar böyle değildir. İşte onlar için magrifet ve büyük mükafat vardır." (Hud -11)
أَمْ حَسِبْتُمْ أَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَعْلَمْ اللَّهُ الَّذِينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَيَعْلَمَ الصَّابِرِينَ (142)
"Yoksa siz, Allah içinizden cihad edenleri (sınayıp) bilimden, sabredenleri(sınayıp) bilmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?" (Al-i imran 142)
Her konuda olduğu gibi, sabır konusunda da Resuller bizim için en iyi örneklerdir. Onlar Kur'an'ın rehberliğinde Allah'ın yolunda yürürlerken karşılaştıkları her türlü engeli (zulmü, işkenceyi,) sabırla, sabırdan aldıkları güçle nasıl ki aşmışlarsa, onların yolunu sürdürme iddiasında olan Müslümanlar da kötü olana, harama, günaha, zorluğa, zulme karşı direnmede sabra sığınmalıdırlar....
Sonraki sayfa»»