ANASAYFA

FORUM

UNUTULMAYANLAR

ZİYARETCİLER

AİLE

SERBEST KÜRSÜ

MEZHEP

İSLAMİ KONULAR

KLİP / MUZİK

RESİMLER


   
  FECR - Kur`an iklimine özlem..
  18-Hidayeti ve Sapıklığı insan Seçer
 

 

 

Hidayeti ve Sapıklığı insan Seçer

Hidayete ermek/kavuşmak ve iman etmek ile kafir olmak veya sapıklığı seçmek konusu yanlış anlaşılan konulardan biri olarak günümüzde de düşünce hayatımızda karışıklıklara neden olmaya devam etmektedir.

Konuya girmeden önce şu gerçeğin bilinmesinde yarar var: inancımızda büyük öneme sahip olan bu konunun, yanlış anlaşılmasının temelinde kuşkusuz ki, Kur'an'a bütüncül bir anlayışla yaklaşmamak yatmaktadır.

Sitemizin Kur'anı Gereğince Anlaşılmasının Önündeki Engeller bölümünde de değindiğimiz gibi, ayetlere anlam vermeye çalışırken, Kur an'm bir bütün olarak ifade ettiği genel anlamı gözönünde bulundurmazsak, yani ayetleri tek başına ve yalın olarak ifade ettikleri anlamlarıyla anlamaya çalışırsak, anlaşılması gerekenin yerine kendi anladığımızı geçiririz. Bu da yanılmamıza, yanlışa düşmemize neden olur. îşte bu konuda da, böylesine bir yanlışa düşmüş olmanın çelişkisini yaşamaktayız.

Bir ayetin ne dediğini anlamaya çalışırken, anlaşılması gerekenin ne olduğu konusunda,
Kur'anın genel anlayışına ve özellikle aynı konuyu içeren diğer ayetlere uygunluk sağlamasına dikkat edilmelidir. Bu dikkati göstermeyenler, söylenen şeyle, söylenmek istenen şey arasında yanlış bağlantı kurdukları için, farklılık ve çelişki ortaya çıkmakta ve söylenmek istenen şey yanlış anlaşılmaktadır.

Kur'an, insanın seçme iradesine/özgürlüğüne sahip olarak yaratıldığını, dileyenin dilediği yolu, seçme hakkına sahip olduğunu defalarca ve açık bir biçimde belirtmiştir.  Kur'an, insanlar, hidayete erip, doğru yolu bulsunlar diye, Allah tarafından gönderilen bir kitaptır.

Bu, Allah'ın,
insanlar arasında hiçbir ayırım gözetmeksizin, hepsinin doğru yolu bulmaları, hidayete ermelerini istediği anlamına gelir. Allah'tan, doğru yolu gösterici elçilerin, hidayete erdirici kitaplar (rehber)'ın, doğru ile yanlışı açıklayıcı/ayir dedici vahyin gönderilmesi,
bütün insanların hidayete ermeleri ve iman etmeleri için değil midir?

Kitabın insanlar ikna olsunlar diye, herşeyi örnekleyerek açıklaması, insanın sonunun nasıl olacağını bildirmesi ve bizatihi Kur'an kendisinin insanları doğru yola, hakka çağıran bir mesaj olduğunu, iyi yolla, sapık yolu iyice ayırarak, bunların neler olduğunu apaçık gösterici olduğunu belirtmiş olmasına rağmen; Kur'an, dünyanın imtihan dünyası olduğunu, Allah'ın insanları sınamakta olduğunu bildirmesine rağmen; kimi müslümanları,

"inananı ve inanmayanı, mümini ve kafiri, hidayete ereni ve sapmışı Allah belirlemektedir. Allah seçici olarak, dilediğini hidayete, dilediğini de sapıklığa yöneltmektedir“  diye düşünmeleri ve inanmaları doğru olabilir mi?

Kuşkusuz bu düşünce ve inanç Kur`ana ters düşmektedir. Çünkü şayet öyle olsaydı
iman eden ve etmeyenin, hidayete erenin ve sapıklığı seçenin, hiçbir suçu ve sorumluluğu olmaması gerekirdi, öyle ya, insan yapmadığı veya seçmediği birşeyden ne diye sorumlu tutulsun ki? Düşünebiliyor musunuz!

Allah, kullarından  bir kısmına iman vermeyecek, onları hidayete erdirmeyecek; onları inkarcı yaparak, sapıklığa itecek; ondan sonra da inanmıyorlar diye/sapık oldular diye cezalandıracak. Böylesi bir çelişkiyi Allah'a yakıştırmak nasıl doğru olabilir? Hangi akıl sahibi bunu kabul edebilir?

Bu yanlışı islam'a mal etmeye çalışan zihniyetin
Kur'an'dan ne kadar uzak ve kopuk bir zihniyet olduğu bîr kez daha açıkça belli olmuyor mu? Şayet bu konuda seçici ve belirleyici Allah ise o zaman ne diye küfredenleri Cehenneme göndersin? Veya bunun tersi olarak iman edenleri ne diye Cennete göndersin? Çünkü, iman edenler, bu tercihi kendi iradeleri ile yapmamış olup, bunda bir payları yoktur.

Oysa ki birşeyi hak etmek için, ne gerekiyorsa yapmak gerekir, îman edeni Allah belirlediğine göre, onu ne diye Cennetle ödüllendirsin? İnanan ve inanmayanı, kabul eden ve etmeyeni Allah belirliyor diyorsak, o zaman bunun neticesinde insanın bir suçu, günahı veya sevabının olmadığı neticesine varırız. Öyle ya, mademki bu seçimi Allah yapmıştır o zaman insan ne diye suçlu olsun ki?

Bu gerçeğe rağmen Kur'an daki kimi ayetleri, iman ve inkar edenleri Allah belirler, hidayet Allah'tandır; Allah dilemedikçe kimse hidayete eremez, Allah dilediğine hidayet, dilediğine sapıklık verir şeklinde anlamak, anlamlandırmak nasıl doğru sayılabilir? Ne var ki örnek olarak seçtiğimiz aşağıdaki ayetler ve benzer ayetler dikkate alınarak, sanki "insanların neyi seçeceğine Allah karar vermektedir" şeklinde anlaşılabilmektedir.

Bu anlayışın yanlış olduğunu yukarıda izah etmeye çalıştık. Buna ilave olarak, konu ile ilgili yüzlerce ayetten örnek olsun diye birkaçını vererek izahımıza devam edeceğiz. Ancak öncelikle konunun yanlış anlaşılmasına neden olan ayetlerden bir kaçına değinmeye çalışalım:

"Bizim ayetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içinde kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah dilediği kimseyi şaşırtır, dilediği kimseyi de doğru yola koyar" (Enam-39).

"Allah'ın izni olmadan hiç kimse inanmaz ve (Allah) pisliği (huzursuzluğu, azabı), akıllarını kullanmayanların üzerine kor" (Yunus-100),

"(Ey Muhammed), sen onların yola gelmelerini ne kadar istesen de Allah şaşırttığını yola getirmez ve onların yardımcıları da olmaz!" (Nahl-37),

''Allah dileseydi, hepinizi bir tek ümmet yapardı, fakat (o), dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. Ve siz mutlaka yaptığınız şeylerden sorulacaksınız" (Nahl-93).

Kur'an'da, hidayet ve sapıklık veya iman ve inkar etme konusunda bu ayetlerle aynı anlama gelebilecek daha birçok ayet bulunmaktadır. Bu dört ayetin analizini yaparak ilahi murada yani söylenen şeyle, ne söylenmek istendiğine dair yapacağımız açıklama, benzer ayetler için de geçerlidir. Konu ile ilgili ayetlere yaklaşımda şu hususa çok iyi dikkat edilmelidir:

Kur'an'da hiçbir yerde doğrudan
"Allah dilediğini saptırır, dilediğine hidayet verir" şeklinde başlayan veya yalnızca bu cümleden ibaret olan bir ayet göstermek mümkün değildir. Buraya örnek olarak aldığımız ayetlerde de görüleceği gibi "ayetleri yalanlayanlar", "akıllarını kullanmayanlar", "öğüt almayanlar", "yanlışta ısrar edenler", gerekçe gösterilerek, hidayet ve sapıklık söz konusu edilmektedir.

Bu ayetlerde olduğu gibi, konu ile ilgili bütün ayetlerde iman ve küfür
bir gerekçeye dayandırılmaktadır. Söz konusu gerekçeleri gözardı edenler, karşı koyanlar, yok sayanlar muhatap alınarak onlara şöyle denmek istenmektedir:
"Sizler bu gerçeklere (gerekçelere) aldırmayıp ve söylenenleri kabul etmediğiniz için, tavrınız sadece sizi bağlamakta ve gerçekten kaybeden de sizler olmaktasınız. Tercih hakkı size bırakıldığından, bu tercih hakkım kötüye veya iyiye kullanmış olmanın bedeli de size aittir. 'Hidayeti ve sapıklığı'; seçme ve tercih etme hakkını size kullandırıcı olarak ve bu konuda izin vererek yani dilediğinizi seçmeye müsaade ederek, seçmenize karışmayarak Biz vermiş oluyoruz/ işte Kur'an "dilediğimize hidayeti, dilediğimize sapıklığı veririz " bu anlamda kullanmıştır.

Ey insanlar! Eğer size seçme hakkı vermeseydim veya hidayeti ve sapıklığı biz yaratmasaydık sizin birşey yapmaya (hidayeti veya sapıklığı seçmeye) gücünüz yetmezdi, iyi ve kötü olanı biz yaratıyoruz, siz ise sadece seçiyorsunuz. Yani yaratıcı olarak hidayet ve sapıklığı biz veriyoruz (size sunuyoruz); seçici olarak da sîzler seçiyorsunuz, işte vermek bu anlamdadır, istenilen mevki Allah'tır, Diğer bir deyimle veren mevki Allah'tın insan alandır, insan, Rabbi tarafından kendisine verilen hidayet ve sapıklıktan dilediğini alır.

Bu konuda tercih etme ve seçme hakkı tamamen ona aittir;
Yalnız bu alma işinde Allah, insanı iyi olanı alması için Kitap ve elçi ile desteklemektedir. Kötüyü alırsa cezalandıracağı, iyiyi alırsa ödüllendireceği ikazında bulunarak, iyi olanı alması için uyararak, Allah, kullarından yana tavır almaktadır.

Rabb'imizin, "Biz dilemedikçe hidayete eremezsiniz" ve "Biz dilemedikçe doğru yolu bulamazsınız" şeklinde de birçok ayeti bulunmaktadır. Bu tür ayetler bir durum testaiti yapmaktadır. Bir şeyin olmasını istemek veya karar vermek değil- birşeyin sonucunu açıklamaktadır bu ayetler. Rabb'iniz, öncelikle kullarına doğruyu ve yanlışı, iyiyi ve kötüyü, imam ve küfrü açıkça göstererek onları iyi olanı seçmeleri konusunda uyarmaktadır.

Ancak bu gerçeğe rağmen kimi kullar yanlış olanı ve küfrü seçmektedirler. Bu kimseler hiçbir uyarıya aldırmamakta, inat ve tam bir kararlılıkla bu tavırlarım sürdürmektedirler, îşte bu hal üzerinde olanlara, Allah demektedir ki: "Onları girdikleri yoldan ancak Ben döndürebilirim. Onlar kendi kararları ile artık dönmezler; onlar, ancak
benim kararımla dönebilirler .yani ben dilemedikçe dönmezler. Onların doğruyu bulmaları ancak benim müdahale etmeme ve onlara verdiğim seçme hakkını iptal etmeme seçeneğiniz yoldan değil benim gösterdiğim yoldan gitmek zorundasınız dememe bağlı İşte Allahın dilemesi bu şekilde olursa ancak ozaman bu kimseler doğru yolu bulurlar seçerler.

Aksi halde bu mümkün olmaz.yani Allah dilemedikçe (dönmelerine karar vermedikçe) onlar yanlış yoldan dönmezler… Allah dilemedikçe deyiminin vurgusundan da bu işin düzelmesinin tamamen Allahın dilemesine kaldığını bunun dışında hiçbir şeyin yararının olmadığı anlaşılmaktadır.

Allah her şeye güç yetiren olduğu için şayet isterse en azmışı dahi zorla doğru yola döndürür. Diğer bir deyimle Allah inanmayan ve sapıtmışlara demektedir ki siz öylesine azmış ve sapıtmışsınız ki sizin doğruyu bulmanıza hiçbir şeyin gücü yetmemektedir.

Ancak ben müdahale edersem ancak ben dilersem düzelirsiniz. Başka türlü düzelemezsiniz. Allah'ın dilediğine hidayet verdiği dilediğini de saptırdığı gerçeğinin böyle anlaşılması gerektiğine inanıyor ve son sözün kur'an a bırakıyoruz.

 Bu sizin ellerinizin yapıp öne sürdüğünün karşılığıdır. Allah kullara asla zulmedici değildir. (al-i İmran-182)

(Allah'a) ortak koşanlar diyecekler ki Allah isteseydi ne bizi ne de babalarımız ortak koşmazdık hiçbir şeyi haram yapmazdık. Onlardan önce yalanlayanlar da böyle demişlerdi de nihayet azabımızı tatmışlardı. De ki yanınızda bize (çıkarıp) göstereceğiniz bir bilgi (yazılı belge) var mı? Siz sadece zanna uyuyorsunuz ve siz sadece saçmalıyorsunuz.(en'am-148)

Her nefis ölümü tadacaktır. Biz sizi sınamak için şerre de hayra da müptela kılıyoruz. Ve sonunda bize döndürüleceksiniz. ( Enbiya -46)

Kim iyi iş yaparsa yararı kendisinedir. Ve kim kötülük yaparsa zararı kendisinedir. Rabbin kullara zulmedici değildir. (fussilet-46)

Kim ahiret ekinini istiyorsa onun ekinini artırırız kim dünya ekini istiyorsa ona da dünyadan bir şey veririz.fakat onun ahirette bir nasibi olmaz…(Şura-20)

Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah'ındır. (bunları yaratmıştır.)ki kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırsın güzel davrananlarıda güzellikle mükafatlandırsın (Necm-31)

Biz ona yolu gösterdik: Ya şükredici veya nankör olur (insan-3)

Kısa ve doğru yolu Allah gösterir. Ama o yoldan sapan da var Allah dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi (Nahl-9)

İman ettikten,Rasulün hak olduğunu gördükten ve kendilerine açık deliller geldikden sonra inkar eden bir topluma Allah nasıl yol gösterir?Allah zalim toplumu doğru yola iletmez. (Al-i imran-86


Sonraki sayfa»»

 

 
  Bugün 11 ziyaretçi bizimle..  
 
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden