ANASAYFA

FORUM

UNUTULMAYANLAR

ZİYARETCİLER

AİLE

SERBEST KÜRSÜ

MEZHEP

İSLAMİ KONULAR

KLİP / MUZİK

RESİMLER


   
  FECR - Kur`an iklimine özlem..
  26- İBADET2
 

a- Şirk

Şirk, Allah'a ait bazı özellikleri kimi varlıklarda da görerek, onları bu özelliklerde Allah ile ortak say­maktır. Buna inanan, öncelikle onları Allah'a yakın bilir ve Allah ile birlikte onlara da köle olur. Çünkü  Allah'a, bunların aracılığı ile yakla­şabile­ceğine ve isteklerini ona ulaştırabileceğine inanır. O Allah'ı bir kral, bunları da onun yakınları gibi görür. 

MÜRİT- Bizim yaptığımızın nesi şirk? Sen esas onu anlat.

BAYINDIR- Bakın, “İbadet” sözlükte taat anlamına gelir. Taat boyun eğmek demektir, daha çok “emre uymak ve izinden gitmek.” anla­mında kullanı­lır[1]. Türkçe’de buna kulluk denir.

Abd kul, yani köle anlamına gelir.

İnsanlar, güçlerinin yettiğini kendilerine köle et­meğe, güç yeti­remediklerine de köle olmağa yatkındırlar. Krallar halkı, kendi köleleri gibi görmek istemişler, kayıtsız şart­sız boyun eğdir­meğe çalışmış­lardır. Kur’an’da bunun ör­nekleri vardır:

Firavun halkı toplamış ve şöyle haykırmıştı: "Sizin en yüce rabbiniz benim" (Naziât 79/23-24)

Rab sahip demektir. Araplar kö­lenin sahi­bine rab derler[2].  Biz de efendi deriz. Allah’tan başkasına köle olmayı reddedenler, Allah’tan başka­sının kendi rableri ve efendileri olmasını da kabul etmezler. Dikkat ederseniz efendi kelimesi tarikat­larda sıkça kullanılır.

Krallar siyasi ve askeri güçlerini kullanarak, zenginler paralarını, kimileri de dini kullanarak insanları kendilerine kul ederler. Dini kullananlar bunların en kötüsüdür. Çünkü insanlar bunlara kulluk etmeyi Allah'a kulluğun bir parçası sayarlar.

Siz Allah ile birlikte şeyhinize de köle olu­yorsu­nuz. Rabıta sırasında şeyhinizin ruhani­yeti kar­şısında boyun eğiyorsunuz. Halbuki, Fatiha suresinde "Yalnız sana köle oluruz"  diye Allah'a söz veriyoruz.

MÜRİT- Kendine kulluk edilmesini isteyen şeyh var mı?

BAYINDIR- Önceki açıklamalar yeterli ol­madı herhalde. Şeyhe tam bağlan­mak, ona rabıta et­mek, kalple ondan yardım istemek ve ona asla iti­raz etmemek gerektiğini söylemiştiniz. Hatta şeyhin önünde mürit, gassalın (ölü yı­kayıcısının) önün­deki meyyit (ölü) gibi olmalı­dır, demiştiniz. Bu köle­li­ğin son noktası değil midir? Bundan ileri bir kölelik düşünülebilir mi? Allah’ın istediği, insanın yalnız kendine köle olması ve bu şekilde hürriyetin doruğuna ulaşmasıdır.

Ey insanlar! Sizi ve sizden ön­cekileri yara­tan Rabbinize kölelik edin ki, korunabilesiniz. (Bakara 2/21)

Hz. Muhammed de Allah'ın köle­sidir. Kelime-i şehadet getirirke “ Ben tanıklık ederim ki, Muhammed onun kö­lesi ve elçi­sidir.” deriz. Ona bundan başka bir makam ver­mek Hrıstiyanlara benzemek olur. Onlar Hz. İsa’ya Allah’ın oğlu demiş, onu Allah’a halef kılmış, ona ibadet etmeye ve on­dan yardım dilemeye başlamış­lardır. Sanki hâşâ! baba emekli ol­muş da oğul onun yerine otur­tulmuş gibidir.

Bu sebeple ibadet etmiş olmak için puta secde eder gibi şeyhe secde etmek gerekmez.

b- İstiâne

 

MÜRİT- Bir de istiâne vardı.

BAYINDIR- Gelelim istianeye: İstiane, yardım istemek demektir. Fatiha suresini her okuyuşu­muzda  iy­yâke nestaîn deriz. Yani "Allah'ım yalnız senden yardım iste­riz” demektir. Bu konu daha önce anlatılmıştı.  Burada Şeyh Efendinin bir sözünü tekrarlamak yerinde olur. Şöyle demişti:

"Siz ne der­se­niz deyin, biz Allah ile kullar ara­sında evliyâullahın ve meşâyih-i izâm ha­zerâtının ruhları­nın vasıta ol­duğuna ina­nırız. Onların ruha­niye­tinden istimdâd eder, isti­ânede bulu­nuruz."

Evliyanın ruhundan istianede bulunduğunuza göre sizin iy­yâke nestaîn, = yalnız senden yardım isteriz” demeye hakkınız kalır mı?

Bir de rabıta yaparak şeyhin ruhaniyetiyle be­ra­ber, suretini kalp gözünün önüne getirip hayal etmeniz ve kalple ondan yardım istemeniz var ya, işte o zaman tevhitle ilginiz kesilir. Çünkü bu, olsa olsa şeyhe ibadetin bir parçası olur.

Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem “Dua ibadetin özüdür[3].” demiyor mu?

O, bir de, şöyle bu­yurmuştur: “Dua ibadetin ta kendisi­dir.”[4]

Puta tapan­lar ibadeti, putun rızasını ka­zanmak ve dualarının kabulünü sağlamak için yaparlardı.

Bir çok âye­tte müşriklerin, Allah’tan başka­sına dua ettikleri[5]” anlatılır. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme verdiği bir emirde Allah Teâlâ şöyle buyurur:

قُلْ إِنَّمَا أَدْعُو رَبِّي وَلَا أُشْرِكُ بِهِ أَحَدًا (20)

20-“De ki: Ben yal­nızca Rabbime dua ederim. Ona hiçbir şeyi or­tak koşmam. (Cin 72/20)

İbn Abbas şöyle demiştir: “Duanız imanı­nız­dır[6].”

İnsanlar öteden beri en çok dua ve ibadet ko­nusunda yanıldıkları için bütün  elçilerin davetinin te­melini bu iki husus oluşturmuştur.

Namaz, oruç, hac, zekat, helâller ve haram­larla ilgili çok az âyet olduğu halde Allah'tan baş­kasına ibadeti, darda kalınca başkasından manevi yardım beklemeyi şirk sayıp yasak­layan çok sayıda ayet vardır. Kur'an'ın hemen her sayfasında bu konu ile ilgili ayetler vardır.

"Darda kalmış kişi dua ettiği za­man onun yar­dımına kim yetişiyor da sıkıntıyı gideriyor ve sizi yeryüzü­nün hakimleri yapıyor? Allah ile be­raber başka bir tanrı mı var? Ne ka­dar az düşünüyor­sunuz." (Neml 27/62)



[1]- İbnü Manzûr, Lisan’ul-Arab, Beyrut 1410/1990. İtaat, Tav’ kökündendir. Tav’ boyun eğmek demek­tir. Zıddı kerih görmek, hoşlanmamaktır. Ayette şöyle buyurulur: “Sonra, duman halinde bulunan göğe yöneldi, ona ve yeryüzüne: "İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin" dedi. İkisi de "İsteyerek geldik" dediler.” (Fussilet 41/11)

 Taat  da aynı köktendir, boyun eğmek anlamına gelir ve daha çok “Emre uymak ve izinden gitmek.” anlamında kullanılır. (Rağıb el-İsfahânî, el-Müfredât, s. 529, TVA maddesi)

[2]- Hz. Yusuf köle olarak Mısır’ın bir devlet yetkilisine satılmış, o yetkilinin karısı Züleyhâ Hz. Yusuf’a aşık olmuş ve beraber olmak istemişti. O sırada olanları anlatan ayet şöyledir: 

"Evinde bulunduğu kadın onu kendine çağırdı, kapı­ları sıkı sıkı kapadı ve "gelsene" dedi. Yusuf: "Günah işlemek­ten Allah'a sığınırım, doğrusu senin kocan benim rabbimdir; bana iyi bakmıştır. Zalimler iflah olmazlar ki." dedi.  (Yusuf 12/23)

[3]- Tirmizî, Dua,1, 3371 nolu hadis.

[4]- Tirmizî, Dua,1, 3372 nolu hadis.

[5]- Nisa 4/117; En'am 6/40,41,56,71,108; Araf 7/37,194,195,197; Yunus 10/38,66, 106;  Hûd 11/101; Ra'd 13/14; Nahl 16/20,86; İsra 17/56, 57,67; Kehf 18/14; Meryem 19/48; Hacc 22/12,13,62,73; Müminun 23/117; Furkân 25/68; Şuarâ 26/213; Kasas 28/64,88; Ankebût 29/42; Lukman 31/30; Sebe' 34/22; Fatır 35/13,14,40; Saffât 37/125; Zümer 39/38; Mü­min 40/20,66; Fussilet 41/48; Zuh­ruf 43/86; Ahkâf 46/4,5; Cin 72/18.  26 surede toplam 47 ayet.

[6]- Buhari, İman, 2.

 
 
  Bugün 151 ziyaretçi bizimle..  
 
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden