D- Kur’an’ı tefsir etmeleri ve tefsir anlayışları:
Ehl-i Beyt imâmlarını, dinin bütün meselelerinde olduğu gibi, tefsir ilmi konusunda da yegane merci kabul ederler. Bunun için tefsirde son söz yine imamlarındır, onlara göre, Kur’an’ın gerçek tefsirini imamlar bilir ve yalnız onlardan gelen tefsir rivayetleri makbuldür. Zira derler ki, bütün peygamberlerin ilmi Ali’de ve ondan sonra gelen imâmlarda toplanmıştır. Bu konuda Peygambere şöyle bir haberi de söyletebilmişlerdir:
“Peygamber’e (S.A.V.) Ali (R.A.) hakkında sorulduğunda; “hikmet ona bölündü, dokuzu Ali’ye,, biri de insanlara verilmiştir” dedi.
Daha öncede söylediğim gibi, yapmış olduğum eleştirilerde, imam Ali’yi veya O’nun evladını eleştirmeyi amaçlamadığımı, nasıl ki, Resûlullah adına hadis adı altında söylemedigi birçok söz uydurulmuşsa, aynı durumun Ali ve Evladı içinde geçerli olduğunu belirtmiştim. Kaldı ki benim şahsen, Ali ve Evladı için büyük bir saygı ve sevgim vardır. Zaten benim bütün yazılarımdaki eleştirilerim, Kur’an’da kötü oldukları belirtilmiş olan şahıslar hariç, direk şahıslar olmayıp, Kur’an ölçüsüne göre, Kur’an karşıtı sözler ve oluşumlardır.
Iymamiyye şia’sının yapmış olduğu tefsirler, çogunlukla siyasi amaçlı, övgü içerikli tefsirlerdir. şöyle ki:
- Güneşe ve onun aydınlığına andolsun,
- Onu takip ettigi zaman aya andolsun,
- Güneşi ortaya çıkardığı zaman gündüze an dolsun,
- Onu örttügü (her tarafı karanlıkla bürüdüğü) zaman geceye andolsun (91/1-4)
Mealini yazmış olduğum Şems Sûresinin 1-4 ayetlerini tefsir ettiklerinde. “Güneşi Peygamber (S.A.V.)le, Ay’ı Ali (R.A.) ile; Gündüzü, Hasan (R.A. Ve Hüseyn (R.A.) ile; Geceyi de Ümeyye oğulları ile tevil etmişlerdir.”
Bu iddialarına göre, Allah, gece dolayısıyla Ümeyye oğulları üzerine de yemin etmiş olmaktadır. Gerçekten bu İmamiyye Şia’sının görüş açısı yönünden anlaşılmaz bir durumdur. Zira onlar, Ümeyye oğullarını aynı şeytan gibi görmektedirler, hal böyle olunca, iddialarına göre nasıl olurda, Allah, şeytanla eşdeger olarak kabul ettikleri Ümeyye oğulları üzerine haşa yemin etmiş olur.
Ümeyye oğulları konusundaki görüşleriyle ilgili olarak Nehc’ül Belâga’da şöyle demektedirler:
“Andolsun Allah’a ki Ümeyye oğulları, Allah’ın hiçbir harâmını helal saymadan, hiçbir dini bağı çözmeden bırakmazlar bu işi. Taşla kerpiçle yapılmış bir ev, ovaya kurulmuş bir çadır kalmaz ki zulümleri, oraya girmemiş olsun; hiçbir yurt bulunmaz ki onların cevrine karşı koysunda yıkılmadan dursun.......”
Tefsir anlayışlarının esasını siyasi amaçlar şekillendirdiğinden, kendilerine dayanak bulabilmek için, bu konuda da, Kur’an’ın, Zahir ve Bâtın manası olduğunu ileri sürerler. “Onların iddialarına göre Allah Taâla, Kur’an’ın zâhirini tevhide, nübüvvete ve risalete çağırmaya; batınını da, imâmet, velayet ve buna bağlı olan şeylere davete mahsus kılmıştır.”
Ve derler ki: “İnsan için Kurân’ın zâhiri nasıl vâcip ise bâtınına inanmak da aynı şekilde vaciptir. Bu Kurân’ın muhkem ve müteşâbihine, nâsih ve mensûhuna inanmanın vâcip oluşu gibidir. Bu ilme tafsili bir şekilde ulaşmak ta ehl-i beyt yoluyla olur. Kısacası, Kur’an’ın her iki manası da yalnız ehl-i beytten gelir. Her iki manayı ancak ehl-i beytten olanlar bilir, başkaları degil bâtınını, zahirinin bile birçoğunu bilemezler. Ehl-i beytten gelen mana anlaşılmasa dahi kabul etmek icap eder. Kişi, zâhire inanıp bâtına inanmazsa, her ikisini inkâr eden gibi küfretmiş olur.”
Böylece Kur’an’da batın öğreti olduğunu iddia etmekle yetinmeyip, insanlarla Kur’an arasına perde örmeye çalışarak, insanların Kur’an’ı hür bir şekilde anlamalarını, amaçları doğrultusunda engellemeye gayret ettiler. Halbuki, Kur’an insanların hür bir şekilde anlamaları için inmiş bir kitaptır. İnsanları bu öğretiden uzaklaştırmaya çalışmak, Kur’an’a karşı koymaktan başka bir şey değildir. Kur’an’dan mealen:
- Biz (bu) Kitâbı, insanlar için, sana hak ile indirdik. Artık kim doğru yola gelirse kendi yararınadır, kim de saparsa kendi zararına sapmış olur. Sen onların üzerine vekil degilsin. 39/41
Böylece, İmamiyye Şia’sı, Sünnilikle beraber, Batıniliğe sıkı sıkıya yapışmıştır. Daha önce, Kur’an’dan örnekler verip, belirttigim gibi, Kur’an açık ayetlerden müteşekkil olup, hiçbir Batıni öğreti içermez. Aksini iddia etmek, Kur’an ayetlerini inkar etmek manasında olduğu gibi, böyle bir inkar, İslam yolundan çıkmanın ta kendisidir. Kur’an’dan mealen:
- Andolsun, sana apaçık âyetler indirdik, onları yoldan çıkmışlardan baskası inkar
etmez. 2/99