FIRSATLAR AYI RAMAZAN
Oruçla ilgili hükümlerin anlatıldığı ayetler, Bakara suresinin 183 ila 187. ayetleridir. Bu ayetler okunduğunda bazı kavramların ön plana çıktığı görülmektedir. Bu yazıda ilgili ayetlerde Ramazanın Müslümanlara sunduğu “fırsatlar” olarak değerlendirilen takvâ, Kur’an, şükür ve dua kavramları üzerinde durulacaktır.
1. TAKVÂLI RAMAZAN
Allah Teala Kur’an-ı Kerim’de orucun amacını şöyle belirtiyor:
“Ey iman edenler, oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de korunasınız diye farz kılındı.” (Bakara, 2/183)
Mealde altı çizili olan yer, ayet metnindeki (لعلكم تتقون) “leallekum tettekûn” ifadesinin karşılığıdır. “Tettekûn” kelimesi takvâ (تقوى) kelimesinden türemiştir. Bu durumda ibarenin anlamı “takvâlı olasınız diye” demek olur.
Takvâ, ‘korunmak’ demektir. Neden korunmak? Günahlardan, haramlardan, şirke düşmekten… Kısaca her türlü kötülüğe karşı kendini korumanın adıdır takvâ. İşte kişiye bu takvâ ruhunu aşılamanın yollarından biri oruçtur. Zaten Farsça rûze kelimesinden dilimize geçen orucun Arapça karşılığı da savm / sıyâm’dır. Bu da ‘tutmak’ anlamına gelir: Kendini tutmak. Oruçluyken yemeye, içmeye ve cinsel ilişkiye karşı kendini tutmak. Oruç tutan bir Müslüman, aynı zamanda Allah’ın yasakladığı diğer şeylere karşı da kendini koruduğu vakit orucun hedefine yani takvâya ulaşacaktır. Budur Ramazan ayında oruç tutmanın gayesi, amacı: Kişiyi takvâya ulaştırmak, takvâ bilinciyle donatmak.
Bu açıdan sadece aç susuz kalmak, perhiz yapmak değildir oruç. Ramazanda kişinin kendisini diğer zamanlarda olmadığı kadar “tutmasını” bekliyor Allah. “Şimdiye kadar olmasa bile hiç olmazsa bundan sonra” manasında bir fırsat veriyor, orucu kötülüklere kalkan yapmasını bekliyor insandan. Nitekim Peygamberimiz sallâhu aleyhi ve sellem de orucun bu yönüne vurgu yapmış, şöyle buyurmuştur:
“Oruç bir kalkandır. Oruçlu kötü söz söylemesin. Kendisiyle itişmek ve dalaşmak isteyene 'ben oruçluyum, ben oruçluyum' desin ve onunla dalaşmasın.” (Buhari, Savm, 2; Müslim, Sıyam, 164.)
Bunu yapamadıktan yani kendini tutamadıktan sonra orucun gayesi olan takvâya nasıl ulaşacak insan! Şöyle buyuruyor bir kez daha Peygamberimiz:
"Yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmayan bir kimsenin, yemeği ve içmeyi bırakmasına, aç kalmasına, Allah'ın ihtiyacı yoktur!” (Buhari, Savm, 8; Tirmizi, Savm, 16)
“Oruç tutan öyle insanlar vardır ki, kârları sadece açlık ve susuzluk çekmektir.” (İbn Mace, Sıyam, 21)
Oruç ayetlerine başlarken takvâ vurgusu yapan Allah, bu ayetleri bitirirken bir kez daha aynı şeye vurgu yapıyor ki oruç – takvâ ilişkisinde hiçbir kapalılık, anlaşılmazlık kalmıyor:
“…Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; sakın onlara yaklaşmayın! Böylece Allah sakınıp korunsunlar diye (لعلهم يتقون) insanlara ayetlerini iyice açıklıyor.” (Bakara, 2/187)
Bu durumda anlaşılıyor ki Ramazanın verdiği ilk fırsat, takvâdır. Bu kesinlikle kaçırılacak bir fırsat değildir. Ne yapıp edip bu fırsatı değerlendirmeli, takvâyı bünyemize kazandırmalıyız.
2. KUR’AN’LI RAMAZAN
Ramazanı Ramazan yapan değer, Kur’an’dır. Bunu şu ayetten gayet açık bir şekilde anlamaktayız:
“Ramazan ayı; öyle bir aydır ki, insanlara doğru yolu gösteren, hak ile batılı ayıran Kur'an, o ayda indirilmiştir.” (Bakara, 2/185)
Ne anlama gelir bu ayet? Sevdiğiniz, beğendiğiniz bir şeyi dostlarınıza, arkadaşlarınıza anlatırken onun en güzel tarafı ile başlarsınız. “Bu sene bir yere tatile gittim. Öyle güzel bir havası vardı ki…” dersiniz, havasını çok beğendiyseniz. Yahut sizin için gerçekten muhteşem olan manzarasından veya sessizliğinden, sakinliğinden başlarsınız… Yani orayı sizin için bir kez daha gidilesi, görülesi kılan şey ne ise onu ön plana çıkarırsınız. Allah Teala da Ramazanı bize öyle sunuyor: “Ramazan öyle bir ay ki Kur’an o ayda indirilmiştir.” Tabiri caizse “ne yapın ne edin Ramazanı Kur’an’la yaşayın” diyor Rabbimiz. “Eğer muhteşem bir Ramazan yaşamak istiyorsanız bunu Kur’an’sız yapamazsınız” demektir bu. Zira Kur’an’sız bir Ramazan, tatsız tuzsuz bir yemeğe benzer. Yersiniz ama lezzet almazsınız.
Öyleyse bundan önceki ramazanları Kur’an’sız yaşama bahtsızlığını gösterdiysek ve Allah bir fırsat daha verdiyse bize, bu sene farklı bir Ramazan geçirmek zorundayız demektir: Kur’an’lı bir Ramazan… Diğer zamanlarda olmadığı kadar Ramazanda Kur’an’a vakit ayırmak, onunla ilişkilerimizi bir kez daha gözden geçirmek durumundayız.
“Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitleri mi var?” (Muhammed, 47/24)
ilahi uyarısını göz önünde bulundurarak okuduğumuz Kur’an’ı anlamaya, anladığımızı da hayatımıza aksettirmeye büyük özen göstermeliyiz. Bugüne kadar “her Ramazanda bir hatim” idiyse hedefimiz bu Ramazan farklı olmalı. “Okuduğumu anlamaya çalışmalıyım” diyerek kendimize bir program yapmalıyız. Her gün 1 sayfa yahut 5, 10, 15 sayfa.. Yapabilen her gün bir cüzü mealiyle birlikte okumalı. Nasıl olursa olsun dikkat etmemiz gereken asıl nokta, Kur’an’ın kalbimizde yer etmesi için ağır ağır, tane tane okumaktır. Zira Allah Kur’an’ı bu amaçla parça parça indirmiştir:
“Kafirler: Kur'an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi? dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık (parça parça indirdik) ve onu tane tane okuduk.” (Furkan, 25/32)
Netice itibariyle diğer zamanlarda ayıramadığımız kadar bu Ramazan, Kur’an’a, kitabımıza, vakit ayırmalıyız. Bu da Ramazanın bizlere sunduğu fırsatlardan ikincisidir.
DEVAMI»»