KONU 1 : Cünüp olarak sabahlanabilirmi?
Bu konudaki hadisler
Cünüp olarak sabahlanabilir.
Ümmü Seleme ve Aişe “Resullah rüya sebebiyle olmaksızın cünüp olarak fecir vaktine kadar ulaşır. Daha sonra kalkıp yıkanır ve orucunu tutardı.”
Cünüp olarak sabahlanamaz.
Ebu Hureyre “Cünüp olarak sabahlayan kimse için artık oruç yoktur.“
Bu konuda alimlerin ihtilafları
Bu konudaki çelişkili rivayetlerden dolayı alimler ihtilaf etmişlerdir.
Ulemanın çoğunluğu bu konuda Ümmü Seleme ve Hz Aişe hadislerine riayet etmiştir. Bunlar Ebu Hureyre hadisini te’vil ederek “cünüp olarak sabahlamakla oruç bozulmaz” demişlerdir. Bu alimler, Ebu Hureyre hadisini üç şeklide te’vil etmişlerdir.
· Bu hadis mensuhtur.
· Bu hadis peygamberden değil Fazl bin Abbas’tan işitilmiştir. Bunun delilide Müslim’de geçen rivayettir.
· Ebu Hureyre bile bu görüşünden daha sonra vazgeçmiştir.
Ancak onlarla aynı kanaati paylaşmayıp Ebu Hureyre hadisiyle amel eden ve bu durumda orucun bozulacağını belirten alimlerde vardır. Bunlara; İbrahim En Nehai, Hasal el Basri’yi örnek verebiliriz.
Alimlerin bazıları; fecirden önce yıkandığı takdirde orucu sahih olur aksi halde olmaz demişlerdir. Bunlara da Tavus, Urve bin Zübeyr ve İbn-i Hazm’ı örnek verebiliriz.
Alimlerin bazıları da; daha farklı yaklaşmış ve “bu durumda tutsa bile daha sonra kaza etmek zorundadır” demişlerdir. Bunlara da Salim İbni Abdullah ve Ata b. Rebah’ı örnek verebiliriz.
SONUÇ
Evet! Cünüp olarak sabahlanabilir.
Kur’an-ı Kerim’de Oruç tutulan günlerin gecelerinde kadınlara yaklaşılabileceği konusu açıklanmıştır. Kur’an’a göre orucun başladığı vakit imsak vaktidir. Bu vakitten önce yemek içmekte cinsel ilişki de serbesttir. Kişi bu serbestlikten faydalanırda uykuya dalarsa niçin orucu bozulsun? Oruç olduğu zamanlarda, cinsel ilişki veya ona kıyas edilebilecek bir şey (mastürbasyon gibi) yapmıyorsa geceden cünüp olarak sabahlasa hatta iftara kadarda öyle dolaşsa orucuna hiçbir zarar gelmez. Hatta oruçlu olduğu halde uyusa ve ihtilam olsa da kasıt olmadığı için orucu da bozulmaz.
Alimlerin çoğu da zaten bu görüştedir. Ancak onları uğraştıran şey, Ebu Hureyre rivayeti olmuştur. Çünkü, o rivayette sahih senedi olan ve peygambere fatura edilmiş olan bir rivayettir. Ve bu sahih rivayetler arasındaki çelişki herhangi bir şekilde giderilmek zorundadır. İşte alimlerimiz bu rivayetlerden herhangi birine “uydurma” dememek için akla ve mantığa zıt olan te’viller yapmışlardır.
Örnek olarak söz konusu Ebu Hureyre rivayetini ele alalım.
- Bu rivayet mensuhsa, beşbin hadis rivayet ettiği iddia olunan Ebu Hureyre, bunu nesheden ve nasih olan hükmü nasıl bilmeyebilir? Aynı Ebu Hureyre’nin geç dönemde Müslüman olduğu hatırlanırsa tam tersine O’nun mensuh olan hükmü bilmemesi gerekmez miydi?
- Müslim’de geçen ve Ebu Hureyre’nin bunu Peygamberden değil de Fazl bin Abbas’tan duyduğunu açıklayan rivayete de güvenilemez. Çünkü, o zaman Ebu Hureyre’nin peygamberden duymadığını, O’na fatura etmiş olduğunu kabullenmek gerek… Bununda ne anlama geldiği aşikardır.
- Ebu Hureyre’nin bu görüşünden vazgeçtiği rivayetine gelince; bu tür rivayetler, rivayetler arasındaki çelişkileri giderebilmek için uydurulmuş rivayetlerdir. Bunu ancak hadisçilerin sistemini iyi araştıranlar anlayabilir. Bize göre bu te’vilde akla aykırıdır. Çünkü, ashabı Suffa’dan olan ve peygamberden en çok hadis naklettiği öne sürülen Ebu Hureyre’nin böyle günlük ameli bir meseleyi bilmemiş olması ve sonradan öğrenerek eski görüşünden dönmüş olması, O’nun bütün rivayetlerini tartışılır hale getirir. Öyle ya Cennetin, Cehennemin…vb gaybi konuların teferruatını bildiğine inanılan Ebu Hureyre’nin herkesin bilmek zorunda olduğu böyle bir konuyu bilmemesi düşünülebilir mi? Düşünülebilirse, o zaman O’na ait olan diğer rivayetlerde tartışmalı hale gelir.
Bize göre, bu hadisler peygamber adına ve sahabe adına fatura edilmiş olan çelişkili rivayetlerdir. Bu iddiamızı, bundan sonra vereceğimiz bütün örneklerle de ispatlayacağız.
KONU 2: Kan aldırmak orucu bozar mı?
Bu konudaki hadisler
Kan aldırmak orucu bozar.
Rafi bin Hadic “Hacamat yapanda yaptıranda orucunu bozmuştur.”
Kan aldırmak orucu bozmaz.
İbn-i Abbas “Resullah oruçlu olduğu halde hacamat yaptırdı”
Kan aldırmak önce mekruhtu, sonra ruhsat verildi.
Enes “Hacamatın mekruh olma sebebi oruçlunun zayıf ve güçsüz düşme endişesidir”
Enes “ önce oruçluya hacamat mekruhtu sonra ruhsat verildi.”
Ebu Said El Hudri “Resullah efendimiz hacamat konusunda (oruçluya) ruhsat vermiştir.”
Bu konuda alimlerin ihtilafları
Bu konudaki çelişkili rivayetlerden dolayı alimler ihtilaf etmişlerdir.
Mezhep alimlerinin çoğu (Hanefi, Şafi ve Malikliler); İbn-i Abbas hadislerine dayanarak kan aldırmanın orucu bozmayacağını belirtmişlerdir. Hanbeli mezhebinde ise kan aldırmak orucu bozar. Onlar bu konuda Rafi bin Hadic, Sevban, Şeddad bin Evs,’ten gelen rivayetlere itibar etmişlerdir. Ayrıca bu konuda Ebu Hureyre, Hz Aişe, Usame bin Zeyd gibi sahabelerden gelen rivayetleri de Ahmet İbn-i Hanbel nakletmiştir.
Hadis alimlerinin çoğuda bu çelişkili rivayetler karşısında çelişkili sözler söylemekten kurtulamamışlardır. Öyle ki aynı hadis üzerinde söz söyleyen hadis otoriteleri, birbiriyle tamamen zıt şeyler söylemişlerdir.
Örnek olarak, bu bölümdeki hadislerin hangisi daha sahih denildiğinde; Ahmet İbni Hanbel Rafi bin Hadic hadisinin, Ali bin Medini ise Sevban hadisinin en sahih hadis olduğunu iddia etmişlerdir. Yine bir başka hadisçi Yahya bin Main ise Ahmet İbn-i Hanbelin tam tersine bu konudaki en zayıf hadisin Rafi bin Hadic hadisi olduğunu söylemiştir. Yine bu konuda Ali bin Medininin en sahih dediği Sevban hadisini; İbn-i Hibban ve Hakim tahriç etmiştir. Tirmizi’ninde dediği gibi Buhari’de bu hadisi sahihlemiştir. Bir başka hadisçi Darekutni “bu rivayetlerin hepside güvenilir rivayetlerdir bunların herhangi bir illetini bilmiyorum” diyerek, hepside sahih olan ama birbiriyle de çelişkileri giderilemeyen bu rivayetler arasında sıkışıp kaldığını itiraf etmiştir. Meşhur bir alim olan Tahavi’de bu konudaki rivayetleri toplamıştır. Tahavi bu konudaki 34 rivayetin 15 tanesinin orucu bozacağını, 19 tanesinin ise bozmayacağını açıklamış ve çelişkili durumu gözler önüne sermiştir.
Sonunda alimler yine kendilerine göre uygun bir yol bulup çelişkileri giderdiklerini sanmışlardır. Örnek olarak; alimlerin çoğunluğunun hadis usulü kaidelerine dayanarak en sahih dediği Sevban rivayetini zayıf kabul ederek ve O’nu destekleyen bütün rivayetlerinde Enes rivayetiyle nesh edildiğini söyleyerek… Ne kadar basit değil mi?
İşte isnadı esas alan gelenekçi hadis anlayışının düştüğü hal… Görüyorsunuz değil mi? Kan aldırmak orucu bozmaz diyen; İbn-i Abbas ve Enes İbn-i Malik’in hacamat olmaları gerektiğinde gece yaptırdıklarını açıklayan rivayetle, yandaki rivayetleri tam tersine… Ayrıca birçok rivayetleri olan Abdullah İbn-i Ömer’in de bu şekilde yaptığı rivayet olunmuştur. Tabiundan da birçok rivayet var. (Ata, Mesruk, İbni Sirin gibi) Birçok hadis alimi de, kan aldırmanın orucu bozduğunu belirtmiştir. Bunlara; İshak bin Rahuye, İbn-i Münzir, İbn-i Huzeyme örnek verilebilir.
SONUÇ
Hayır! Kan aldırmak orucu bozmaz.
Bu konuda nakledilen rivayetlerin çelişkili oldukları apaçık ortada… İşin içinden çıkılacağı da yok…
Şahsen ben, alimlerimizin niçin bu konularla uğraştığını cidden merak ediyorum. Kur’an orucu bozan şeyleri ve orucun ne olduğunu açıklamışken, alimlerimiz bu çelişkili rivayetlerde ne bulmuşlar, ne aramışlar anlamıyorum doğrusu….
Onlar öncelikle bu rivayetlerin arasındaki çelişkileri komik olabilecek te’villerle çözmeye çalışmış ve kendi görüşleri doğrultusunda rivayetleri yorumlayarak gerektiğinde, yukarıda da örneğini gösterdiğimiz gibi daha sahih hadisi zayıf kabul ederek sistemlerini devam ettirmeye çalışmışlardır.
Yine her zaman sıkıştıklarında yaptıklarını yapmış nesh mensuh saçmalığıyla işi çözmüşlerdir. Bir defa Enes rivayeti Rafi rivayetini nesh etmiyor. Çünkü Rafi rivayetinde orucun bozulacağından Enes rivayetinde ise mekruhluktan bahsediliyor. Birde şu var. Enes hadisinin diğerlerini nesh ettiğini meşhur bir hadis alimi olan Ahmet İbn-i Hanbel anlayamıyor mu? Nesh olmuşsa, Ebu Hureyre, Hz Aişe, Usame bin Zeyd’den gelen rivayetleri nakleden sahabeler bunu bilmiyorlar mıydı da o rivayetleri yaptılar? Bunların yanında birçok sahabe ki -içlerinde Enes’te İbni Abbas’ta var- yaşamında Ramazan ayında gündüz hacamat olmamaya çalışmıştır. Bunların yanında Ahmet İbn-i Hanbel’den başka bazı müçtehitlerin (örnek:Evzai) ve hadisçilerin (örnek:İbn-i Hibban) bu nesh ten haberi yok muydu?
Bize göre, bu çelişkili rivayetler esas alınarak falan filan işi yapmak orucu bozar denilemez. Çünkü Allah’ın kitabı orucu bozan şeyleri çok açık ve net olarak açıklamıştır. Bu ayetleri anlayanlar Allah’ın kendilerine vermiş olduğu akıllarıyla kıyas ederek diğer orucu bozan şeyleri de rahatlıkla anlayabilir. İnsanları bu rivayetlerin içine soktuktan sonra, “bak işte bunu siz anlayamazsınız, bunu anlayan bir müçtehide tabi olmanız gerekir” diyenlerin işlediği suç affedilecek bir suç değildir.
Allah’ın kitabından insanları alıkoyup, hurafelerle uğraştırmak bir zulümdür. Bu zulmü işleyenlerde insanları irşad ettiklerini sanan hocalardır. Eğer anlaşılmışsa bu çelişkileri müçtehitlerinde çözemediklerini ispatlamış olduk. Bize göre müçtehitlerin ve hadis alimlerinin çözemediği bu ihtilaflarla sade vatandaş ilgilenmemeli. Çünkü, yüce Allah ayetlerini insanlar anlasınlar diye açıklamış ve kolaylaştırmıştır. O’nun bize zorluk yüklemediği kolaylaştırılmış dinde oruçla ilgili her şey üç-beş ayette açıklanmışken, hurafe merkezli çelişkili din anlayışında oruç konusu bir ciltlik kitaba dönüştürülerek zorlaştırılmıştır.
Bize göre isnadı esas alan hadis anlayışına göre hareket edilseydi, kan aldırma orucu bozmalıydı. Alimlerimizin birçoğu bu konuda tutarsızlık yapmış, aslında kan aldıranında, alanında orucunun bozulması gerektiğini açıklayan rivayeti almaları gerekirken, onu almamışlardır. Bu tutarsızlıkları araştırdığımız her konuda maalesef gördük. Araştırmalarımız sürdükçe bunun örneklerini deşifre edeceğiz. Yeter ki, hurafe merkezli din ile, Kur’an merkezli dinin farkı ortaya çıksın. Yeter ki, Allah’ın yükledikleri sorumluluklarla, Allah ve peygamber adına yüklenilmeye çalışılan sorumlulukların farkı fark edilsin…
Sonuç olarak; Kan almakta, aldırmakta orucu bozmaz. Çünkü, Kur’an-ı Kerim’de açıklanmamıştır. Ayrıca da peygamberimiz döneminde yaşayan Arapların en başta gelen tedavi yöntemlerinden biri kan aldırmaktı. Ve oruçta Müslümanların önemli olan ibadetlerinden bir tanesiydi. Zaten Hz.Peygamberden (sav) öncede orucun az çok mahiyeti biliniyordu. Ne mi demek istiyoruz? Peygamber döneminde yaşayan belirli sahabelerin kan aldırmanın orucu bozup bozmadığında asla ihtilaflarının olamayacağını… Daha sonra yaşamış olan Hz.Ebubekir, Hz.Ömer döneminde de… Çünkü bu ameli tevatür olarak nakledilebilecek bir meseledir. Bize göre rivayetler o dönemi sağlıklı olarak nakledememiştir. Bu yüzden de, Peygamber dönemini bilmeyen ve bundan 150-200 sene sonra eline tutuşturulan çelişkili rivayetlerle baş başa kalan hadis ve fıkıh alimlerimiz, peygamber ve sahabe adına bu hadisleri fatura edenlerin rivayetleriyle uğraşıp durmuşlardır. Halbuki bizim dini anlamak için bu çelişkili rivayetlere ihtiyacımız yoktur. Bize göre subutu kat’i olan Allah’ın kitabındaki hükümleri esas alarak hayatımızı ona göre tanzim etmek Kur’an’a ve sünnete uymak demektir. Bu çelişkili rivayetlere dalıp Kur’an merkezli düşünceden uzaklaşmaksa, Hem Kur’an’dan hem de Sünnetten uzak olmak demektir.