ANASAYFA

FORUM

UNUTULMAYANLAR

ZİYARETCİLER

AİLE

SERBEST KÜRSÜ

MEZHEP

İSLAMİ KONULAR

KLİP / MUZİK

RESİMLER


   
  FECR - Kur`an iklimine özlem..
  Kabirlere kubbe
 

KABİRLERİN ÜZERİNE KUBBE YAPMAK

 

5- “Kabirler üzerine kubbe yapmak, adak adamak, kabirleri ziyaret etmek, küfürdür, delalettir“. demeleri.

 

Kabirler (mezarlar) üzerine bina yapmanın şirk olduğu yolundaki iddiaları Kur’an’a uymamaktadır. Buna örnek olarak ashabı “Kehf’in” durumunu göstere biliriz. Kur’an’dan mealen:

 

- (Nasıl onları uyutup sonra uyandırdıksa yine) böylece onları (bazı insanlara) buldurduk ki, Allah’ın (öldükten sonra diriltme) vadinin gerçek olduğunu ve kıyametin mutlaka geleceğini bilsinler. (Bunlar), o sırada kendi aralarında onların durumlarını tartışıyorlardı: “Oların üstüne bir bina yapın!” dediler. Rab’leri onları daha iyi bilir. Onların işine galip gelenler (onların durumlarını iyi bilenler veya onların işini başarıya ulaştırıp tevhidi yerleştirenler): “Mutlaka onların üstüne bir mescid yapacagız,” dediler.  [18/21]

 

Hal böyle olunca, kabirleri ziyaret etmenin ve üzerlerine mescid yapmanın mahzuru yoktur.

Örnegin: Halen Peygamberimizin mezarı mescid içerisinde olup, ziyaret edilmektedir. İslam dinine göre, konu olan mezarın şekli; nereye yapıldığı; ziyaret edilip edilmemesi değildir, yasak olarak konu olan; yapılan ziyaretin islam dinine uygun olmamasıdır. Eğer, yapılan ziyaret ile kabirdeki kimseler ilahlaştırılmıyorsa, onların kul oldukları hususu dikkate alınarak ziyaret yapılıyorsa bu şirk olan bir ziyaret değildir.

 

Bu konuda şöyle bir örnek vermemiz mümkündür; güneşe bakan iki kişi düsünelim, birisi güneşi ilahlaştırmış ve ona tapmaktadır, bu kimsenin ibadet kastıyla güneşe bakması veya güneşi ilah olarak kabul etmesi şirktir ve böyle bir kişi müsriktir. Diğer kişi güneşi, sadece tabii bir güzellik olarak görmekte ve onu ilâhlaştırmamaktadır, böyle bir kimsenin güneşe bakması, hatta tefekkür etmesi sevaptır ve böyle bir kişi bu hareketiyle şirk işlemis olmaz.

Demek ki konu olan güneşe bakılması değil, ne zihniyetle bakıldığıdır. Peygamberimiz geldiğinde, müşrikler Kabe’nin içini putlarla doldurmuşlardı, peygamberimiz, Allah’ın emriyle tevhidi yaydı ve içine putlar kondu diye Kabe’yi yıkmayı hedeflemedi, putlardan temizledi. Şirkin önlenmesinin  yolu, Tevhidin yayılmasıdır, istismar ediliyor diye iyi şeyleri yok etmeye çalışmak değildir.

 

Türbe yapılmaması konusunda ısrarlı olanların iddiası, eğer ki türbe yapılırsa zamanla türbelerdekilerin ilahlaştırılacagı iddiasıdır. Bu şekilde bir davranış ve yasaklamayla şirkin önüne geçilemez. Nasıl ki, ilahlaştırılmasın diye güneşi ortadan kaldırmanın manası ve imkanı yoksa, mezar veya türbe yapılmasını

yasaklamak da  şirki önleyen bir husus değildir. Zira şirk koşma olayı türbenin veya mezarın kendisinde değildir; insanların inancındadır.

 

Allah’ın birliğini kabul etmemiş; zihniyet olarak müşrik olan kimseler, kainatta kendilerinden başka hiçbir yaratık olmazsa, Allah’a karşı sirk koşmuş olmak için bizzat kendilerini Allah’a ortak koşarlar zira müşriklerin mücadeleleri Allah’ın birliğine karşıdır.

 

Allah’ın birligini kabul eden Müminler için, kainatta yaratıkların bulunması bir şirk nedeni değildir, onlar sahip oldukları tevhit inancının ölçülerine göre derhal şirkin varlığını görerek ondan etkilenmezler, iblisin onları saptırma konusunda hiçbir gücü yoktur, onlar Allah’ın koruması altındadırlar. İsterlerse okyanusta bir

sandalda namaz kılsınlar, isterlerse bir mezarlıgın tam ortasında namaz kılsınlar bu iki durum arasında , Müvahhid olmaları açısından kendileri için bir fark yoktur.

 

Türbe var diye türbede yatanı Allah’a ortak koşanlar, türbe olmazsa dahi türbede yatanın varlığını bahane ederek yine şirk kosarlar. Değil mi ki, Peygamberlerin tamamına yakınının değil türbeleri, mezarlarının yeri dahi belli değildir, buna ragmen müşrikler yinede onları Allah’a ortak koşarlar.

 

Bu konuda daha birçok örnek vermek mümkündür, bundan dolayı sirke karşı mücadelede, Kur’an’da yasaklanmamış olayları öne sürerek degil, insanlara tevhidi anlatarak, Müvahhid olmaları için çaba göstermekle mümkündür. İhlâs sahibi Müvahhid oldukları müddetçe seytanın onlara karşı bir etkisi olamaz, şeytanın saptırabildikleri ihlâs sahibi olmayan kimselerdirler, ihlas sahibi olmayanların iman konusunda

zihniyetleri karışıktır ve şeytanın saldırılarına açıktırlar. Bundan dolayı şirkten korunmanın yolu ihlâs sahibi Mümin olmaktadır. Bu konuda Kur’an’dan mealen:

 

- Meleklerin hepsi topluca secde ettiler,

-Yalnız iblis, secde edenlerle berâber olmayı kabûl etmedi.

- (Allah) : “Ey iblis, nen var ki sen secde edenlerle berâber olmadın?” dedi.

- (iblis) : “Ben, bir salsâl’den (pişmiş çamurdan), değişken bir balçıktan yarattığın insana secde edemem!” dedi.

- (Allah) : “Öyleyse çık oradan (meleklerin içinden çık), dedi, çünkü sen kovuldun!”

- Muhakkak ki kıyamet gününe kadar lânet senin üzerine olacaktır!

- (iblis) : Rabbim! Öyleyse dirilecekleri güne kadar bana mühlet ver, dedi.

- (Allah) : “Haydi, dedi, sen ertelenmişlerdensin!”

- “O bilinen vaktin gününe kadar!”

- (iblis) : “Rabb’im, dedi, beni azdırmandan ötürü an dolsun ki, (ben de) yer yüzünde onlara (günahları) süsleyecegim ve onların hepsini azdıracagım.

- Ancak onlardan ihlâslı kulların müstesna.

- (Allah) buyurdu ki : “İşte benim korumayı üzerime aldığım yol budur.”

- “Benim (hâlis) kullarıma karşı senin bir gücün yoktur. Ancak sana uyan azgınlar(ı azdırabilirsin sen.)  [15/ 30-42]

 

-Çünkü inananlara ve Rab’lerine dayananlara o (şeyta)nın bir gücü yoktur.

- Onun gücü, sadece kendisini dost tutanlara ve Allah’a ortak koşanlaradır. (o, sadece onları kandırabilir). [16/ 99-100]

 

Hal böyle olunca kabirleri (mezarları) ziyaret etmenin bir mahzuru yoktur. Tabi ki yapılan ziyaret islam’a uygun olmalı ve kabirdekileri ilahlaştırmadan yapılmalıdır.

 

Adak adama durumuna gelince, bu konuda dogruyu söylemektedirler. İster ölü olsun, isterse canlı olsun hiçbir yaratığa adak adanmaz, zira hiç kimse hiç kimsenin yerine amel işleyemez. Ameller şahsi olup herkese kendi eliyle işlediği vardır, bu husus kendisine adak adanan için, ister ölü  isterse canlı bir yaratık olsun, adak adayanın onu herhangi bir haceti (işi veya isteği) için Allah’la kendisi arasında aracı yapması ve eğer istediğimi yaptırırsan, sevabı sana olmak üzere falan şeyi sadaka edeceğim demesidir. Böyle bir isteğin islam dininde yeri yoktur. Bu şekilde kayırmayla, Allah’a isteğini kabul ettirebileceğini düşünen şirke girer.

 

Diğer şekilde ise, yapılan duanın bizzat kendisine adak adanan tarafından yerine getirilmesi istenir, bu ise kendisine adak adanan kulu ilah’laştırmak tan başka bir şey değildir ve bu davranışta şirktir. Allah kayırmayla duaları kabul etmez, ancak kulların birbirleri için gönüllü olarak hayır duada bulunmasının

faydası vardır. Nasıl ki ibadet yalnız Allah’a yapılıyorsa, duada yalnız Allah’a yapılır. Kul kuldan dua ile bir şey isteyemez. Kur’an’dan mealen:

 

(Rabbimiz), Yalnız sana ibadet eder, yalnız senden yardım dileriz.  [1/4]

 

Ayrıca Kur’an öğretisine göre, ölüler kesin olarak yaşayanları duyamazlar, her iki tarafın arasında irtibat kesilmiştir. Ölülerin duyabileceğine inanmak, bu konuda ki Kur’an ayetlerini reddetmektir. 

                                                     
DEVAMI>>>

 
  Bugün 17 ziyaretçi bizimle..  
 
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden