ANASAYFA

FORUM

UNUTULMAYANLAR

ZİYARETCİLER

AİLE

SERBEST KÜRSÜ

MEZHEP

İSLAMİ KONULAR

KLİP / MUZİK

RESİMLER


   
  FECR - Kur`an iklimine özlem..
  MÜTESABIH AYETLER
 

MÜTEŞABİH AYETLER

 

2- “Müteşabih ayetler, muhkem âyetler gibi, delildir; bunların zâhiri murad edilmiştir. Bu sebeple bunları (yaratıklar tarafından) tevil ve tefsir etmek küfürdür, bunlar zahiri manasıyla manalandırılır.” demeleri:

 

Bu iddialarıyla, müteşabih (benzetmeli) ayetlerin, muhkem ayetler gibi okunan mana ile hiçbir te’vil ve benzetmeye gidilmeksizin anlaşılması gerektiğini, aksi takdirde böyle inanmayan kimsenin kafir olacagını söylemektedirler. Böyle bir iddiada bulunmaları ise Kur’an’a uygun değildir. Zira Kur’an’da, Muhkem ve

Mütesabih olmak üzere iki çesit ayet vardır ve bunların anlaşılması bir birinden farklıdır. Anlamak bakımından Müteşabih (benzetmeli) ayetler Muhkem (Benzetmesiz) ayetler gibidir demek, müteşabihleri, muhkemleştirerek yok saymaktan başka bir şey degildir. Böyle bir anlayış, Kur’an ayetlerini inkar

manasında olduğu gibi, bu şekilde inanan kimse bu anlayışından dolayı, Allah’ı tecsim yani yaratıkların cisimlerine eş tutmaktan kurtulamaz. Böyle bir durum ise Allah’a şirk koşmanın ta kendisidir.

 

Bu şekilde ki inançlarından örnekler verecek olursam, şöyle demektedirler:

“ Süphesiz, Allah’u Teala’nın “el” sıfatını inkar eden de kafir olmuştur. Çünkü Allah’u Teala bir çok 
ayet-i kerimede bunu kendi zatına izafe ederek sabit
kılmıştır:

Allah (c.c.) söyle buyuruyor:

Allah’ı hakkıyla takdir edip bilemediler. Halbuki Kıyamet Günü, arzın tümü avucunda ve gökler de sağ elinde dürülür. (Allah) Müşriklerin ortak koştuklarından yüce ve münezzehtir.” (Zümer: 39/67)


“Ey İblis, iki elimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir? Kibirlenmek
mi istedin, yoksa yücelik taslayanlardan mı oldun.” (Sad:38/75)


Abdullah b. Mes’ud söyle dedi:

“Hahamlardan biri Resûlullah’a (s.a.v) gelerek:

“Ya Muhammed! Biz Tevrat’ta Allah’ın gökleri bir parmagında, su ve yeri bir parmagında, agaçları bir parmagında ve diğer yaratıkları da bir parmagında tutarak akabinde ‘Melik benim’ dedigini görüyoruz.” dedi. Allah Resulü (s.a.v) hahamın sözünü tasdik ederek güldü, öyle ki mübarek azı dişleri göründü sonra

Allah’ı gereği gibi takdir edip bilemediler.” (Zümer: 39/67) ayetini sonuna kadar okudu.”


Buhari, Müslim, Sünen ve Müsned kitaplarındaki ve diğer islami eserlerdeki bir
çok hadis,  Allah’u Teala’nın “el” sıfatını ispat etmektedir. Hiç süphesiz, bu sıfatı bilmeyen cahil, bilerek inkar eden de kafirdir. Allah’ın (c.c.) sıfatlarına, tahrif etmeden, yaratıkların sıfatlarına benzetmeden iman etmek lazımdır.”

 

“Allah’ın (c.c.) Arş’a istivasını inkar etmenin hükmü:

Bir adam imam Malik’e (r.a.) gelerek:

“Rahman arşa istiva etti.” ayetindeki istivanın keyfiyeti nasıldır?” diye sordu.

imam Malik (r.a.):

“İstiva (dilde malumdur, keyfiyeti meçhuldür, buna iman etmek vacip, ondan soru sormak bidattir.” cevabını verdi. İstivanın keyfiyetini sadece Allah’u Teala bildigi için bu konuda soru sormak doğru degildir. Allah Azze ve Celle Kur’an’ın yedi yerinde istiva sıfatını zikrederek kendisini övmüştür. Bu sıfatı bilip kabul etmek vacip, inkar etmek ise küfürdür. Allah’ın (c.c.) sıfatını kendisinden başkasının bilmesi mümkün olmadığından, istivanın keyfiyetini ve nasıl oldugunu Allah’tan (c.c.) baska kimse bilemez.”
 (Kaynak: Tevhid, Yazan. Abdurrahman
Abdu’l-Halık, Cilt 4 Sayfa12-13 Tevhid Yayınları. )

 

Ayrıca bu anlayışları çerçevesinde, Allah’a gerçek manada kadem (ayak),  sak(baldır), vech (yüz) gibi sıfatlar kabul ederler. Sadece söyledikleri tek şey, Allah’ın bu sıfatlarının, yaratıkların sıfatlarına benzemediğini söylemeleridir.

Yani derler ki: Allah’ın gerçek manada “Eli, ayagı, yüzü, baldırı vardır.” fakat yaratıkların bu gibi uzuvlarından farklıdır. Ayrıca, Allah gerçek manada oturmakta (istiva etmekte) olup, oturuşu yaratıkların oturuşundan başkadır, ve bu gibi ifadelerle güya Allah’ı tecsim etmekten, ani cisim saymaktan kaçınmış olmaktadırlar.

 

Halbu ki, Kur’an’da öyle müteşabih ayetler vardır ki, Allah’ın zatı hakkında, müteşabih değil de, gerçek manada var olarak kabul edildiklerinde, Allah’ın bu sıfatı, yaratıkların hiç birisinin sıfatına benzemez ve aynı degildir, hatta, vardır fakat nasıl olduğu bizce bilinemez dense dahi, bu ifadeler söyleyeni, Allah’ı cisimlendirmekten, dolayısıyla yaratıklara benzetmekten kurtaramaz ve söyleyen şirke düşmüş olur. Şöyle ki; Kur’an’dan mealen:

 

- Münâfık erkekler ve münâfık kadınlar (sizden degil), birbirlerindendir. Kötülügü emreder, iyilikten menederler ve ellerini sıkı tutarlar. Allah’ı unuttular, O da onları unuttu. Münâfıklar; iste yoldan çıkanlar onlardır.  [9/67]

 

- Onlar ki dinlerini bir eglence ve oyun yerine koydular ve dünyâ hayâtı, kendilerini aldattı. Onlar, bu günleriyle karşılasacaklarını nasıl unuttular ve âyetlerimizi bile bile nasıl inkâr ediyor idilerse, biz de bugün onları öyle unuturuz! [7/51]

 

Bu ayet meallerinde görüldügü gibi, müteşabih yani benzetmeli olarak Allah’ın unutmasından bahsedilmektedir. Eğer ki bu ifadeyi mütesabih olarak değil de, Vehhabilerin bu hususta ki mantık kalıpları içerisine koyarak, “Allah’ın gerçek manada unutması vardır, fakat biz mahiyeti konusunda yorum yapmayız ve Allah’ın unutması yaratıkların unutmasına benzemez” demek suretiyle bir kimse anlayışını ortaya koyacak olsa. Allah’a noksanlık kabul etmiş olmaktan kurtulamaz. Zira unutma noksanlıktır. Gerçek manada, Allah için söylendiğinde, nasıl ifade edilirse edilsin, söyleyen kişi, Allah’a şirk koşmaktan kurtulamaz.

 

Şirk koşuyor, zira bir noksanlık olan unutmayı gerçek manada Allah’a yakıştırmak suretiyle, unutmayı Allah’a üstün tutmuş olur, dolayısıyla unutmayı ilâhlastırmış olmaktadır. Halbuki bu konuda unutmaktan kasıt, Allah’ın gerçek manada unutması olmayıp, hak eden kimseleri rahmetinden kovmasıdır. Zira, Allah asla unutmaz. İşte böyle dendiğinde , Vehhabiler, diyenler için, Allah’ın sıfatını inkar ediyorlar deyip tekfir etmektedirler. Aynı şekilde, Allah için gerçek manada oturma kabul edildiğinde, her ne şekilde söylenirse söylensin, mesafenin ilahlaştırılması ve Allah’a tahakküm etmiş olduğu iddia edilmiş olmaktadır, zira sonradan meydana gelen oturma fiilleri için bir mesafenin kat edilmesi zorunludur. Bu ise Allah’a noksanlık atfetmekten O’nu yaratıklara benzetmekten başka bir şey degildir. Allah, bütün noksan sıfatlardan münezzehtir; O “Subhan”dır.

 

Örnegin: Kur’an’da ki muhkem ayetlerde, Allah asla unutmadıgını belirtmektedir.

Şöyle ki, mealen:

-Biz ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan her sey O’na aittir. Rab’in (aslâ) unutkan değildir. [19/64]

 

Ayrıca, Allah’ın istediği bilgileri kayda aldırması, unutacagı kaygısıyla degil, hikmeti icabıdır. Şöyle ki, Kur’an’dan mealen:

 

- Dedi ki: “Onların ilmi Rabb’imin yanında bir kitaptadır. Rabb’im şaşmaz ve unutmaz.”  [20/52]

- Sözü açık söylesen de (gizli söylesen de) muhakkak O, gizliyi de, ondan daha gizlisini de bilir.  [20/7]

- De ki: “Gögüslerinizde olanı gizleseniz de, açıga vursanız da Allah onu bilir; göklerde ve yerde olanları da bilir. Allah her şeye kadirdir. [3/29]

 

- Allah gizlediginiz ve açıga vurduğunuz her şeyi bilir. [16/19]

 

- Ne yerde, ne de gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz. [3/5]

 

- Rabb’imiz, sen bizim gizledigimizi ve açıga vurdugumuzu hep bilirsin. Ne yerde, ne de gökte hiçbir sey Allah’a gizli kalmaz. [14/38]

 

Görüldüğü gibi, Allah için unutma veya herhangi bir konuda bilgisizlik olacak şey değildir. Her ne şekilde olursa olsun, bunun aksini iddia eden kimse, Allah’ta böyle bir husus vardır, fakat yaratıklarınkine benzemez dese dahi durum aynıdır. Allah’a noksanlık ve acizlik atfetmekle şirke girmiş olur.

 

Oysa  müteşabihat bir anlatım tekniğidir. Anlatan (yani konuyu anlatırken kullanılan kelimeler) müteşabih olabilir, bu anlatılanı anlamamıza engel değildir.

Yani, anlatan (tanımlayan) ve anlatılan (tanımlanan) vardır, Anlatan(tanımlayan) müteşabîhse de anlatılan(tanımlanan) muhkemdir. Anlatanın müteşabih oluşu, anlatılanın anlaşılmasına engeî değildir.  Bizim bilmediğimiz, görmediğiniz, anlayamadığımız şeylerin bizini bildiğimiz, gördüğümüz ve anladığımız şeylerle anlatılması, bizim o şeyleri görüyor, ve anlıyor gibi anlamamızı sağlar.

Ve bu anlatım tekniğini Kuran, müteşabih olarak nitelemektedir
. Müteşabihlik Kur'an'ı anlamada ve ona göre yaşamada bir engel değildir, bir gerekliliktir. Yoksa birçok şeyi kavramamız asla mümkün olmayacaktır
.

                                                     
                                                          
DEVAMI>>>

 
  Bugün 38 ziyaretçi bizimle..  
 
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden