ANASAYFA

FORUM

UNUTULMAYANLAR

ZİYARETCİLER

AİLE

SERBEST KÜRSÜ

MEZHEP

İSLAMİ KONULAR

KLİP / MUZİK

RESİMLER


   
  FECR - Kur`an iklimine özlem..
  Mütesabih ayetler devam
 

Kur`andaki diğer bazı  müteşabih anlatım tarzına örnek verecek olursak şu ayetleri inceleyebiliriz:

 

- Rabb’in, yalnız kendisine tapmanızı ve anaya babaya iyilik etmenizi emretti. ikisinden birisi, yâhut her ikisi, senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşır (ihtiyarlık zamanlarında senin yanında kalırlar)sa sakın onlara “Öf!” deme, onları azarlama! Onlara güzel söz söyle.

- Onlara acıyarak alçak gönüllülük kanatlarını ger ve: “Rabbim! küçükken beni

yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet et” de. (17/  23 -24)

 

- Onlardan bâzı çiftlere verdiğimiz dünyalığa gözlerini dikme ve (sana inanmadıkları için) onlara üzülme, Müminlere kanatlarını indir.  (15/88)

 

-Allah ile beraber başka bir ilah çağırma, sonra azap edilenlerden olursun.

- (önce) en yakın akrâbanı uyar.

- Ve müminlerden sana uyanlara kanatlarını indir. (26/213 -215)

 

Mealini yazmış olduğum ayetlerde şefkat kanat germeye teşbih edilmiştir. Ve kanat germekten kastın şefkat göstermek olduğu gayet açıktır..  Kur’an’dan diger iki örnek, mealen:

- Allah’tan baska dost edinenlerin durumu kendine ev edinen örümcegin durumu gibidir. Evlerin en çürügü örümcek evidir. Keşke bilselerdi. 29/41

 

Burada ki teşbih te gayet açıktır. Allah’tan başka dost edinenler ve onları kendilerine dayanak olarak görenler, örümceğin evi gibi en çürük dayanağa dayanmış olmaktadırlar. Mana anlaşılmakla tevil yapılmış olmaktadır. Kur'an'dan mealen:

 

- Buna göre yüzüstü kapanarak yürüyen mi daha çok hidayete ermiştir; yoksa dosdoğru yolda dümdüz yürüyen mi?  (67/22)

 

Burada da yine bir anlatım tarzı olarak teşbih olayı vardır. Burada yüzüstü kapanarak yürüyenden maksat, Allah yolunda olmayanlar, dosdoğru yolda dümdüz yürüyenlerden maksat ise Allah yolunda gidenlerdir.

 

Böylece mütesabih ayetlerin nasıl  anlaşılması gerektiğini  anlatmaya çalıştım.  Şu var ki, müteşabih ayetleri anlamaya çalışırken takip edilmesi gereken yol, mütesabih ayetleri incelerken, mühkemlerine aykırı veya zıt bir yorumdan kaçınmaktır. Zira mütesabih ayetler muhkem ayetlere aykırı olarak anlaşılırsa, bu isabetli

olamayacagı gibi aynı zamanda çeliskiye de düşülmüs olur. Kur’an’da ise çeliski yoktur. Bu hususta ne demek istedigimi örneklerle anlatmaya çalısacak olursam, şöyle ki, Kur’an’dan mealen:

 

- (Rabb’in ona) dedi ki: “Ey iblis, iki elimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir? Büyüklük mü tasladın, yoksa yücelerden mi oldun?” 38/75

 

Yukarıda mealini yazmış olduğum ayet mealinde görüldügü gibi, Allah iki eliyle yaratmaktan bahsetmektedir. Burada bahsi geçen olay Adem’in yaratılışıyla ilgili olaydır. Burada bildirilen iki elle yaratmaktan maksat müteşabih olup, Adem’in yaratılışının önemini vurgulayan bir durumdur. Bunun bir sanatkarın bir şeyi imal

etmesi şeklinde anlaşılmaması gerekir, iş böyle olsaydı gerçek manada el düşünmek mümkün olurdu, halbuki, Allah’ın yaratması imalat şeklinde olmayıp sadece verdiği bir emirdir. İş böyle olunca bu olayla ilişkilendirerek Allah için, mahiyeti nasıl düşünülürse düşünülsün gerçek manada el düşünmek mümkün

değildir. Onun için bu ayette geçen „ iki elle yaratmak“ teşbihini (yani benzetmesini), Adem’in yaratılışının çok mühim bir olay olduğu şeklinde anlaşılması gerekir.

 

Allah’ın nasıl yarattığıyla ilgili olarak muhkem ayetlerden örnekler verecek olursam. Kur’an’dan mealen:


- Biz bir şeyi
(n olmasını) istedigimiz zaman, söyleyecegimiz söz, sâdece ona “ol”

dememizdir; derhal oluverir. 16/40

 

- Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmağa kadir değil midir?

Elbette kadirdir! O, çok bilen yaratıcıdır. 36/81

 

- (O), göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Bir şeyi yaratmak istedi mi, ona sâdece “Ol”

der, o da hemen oluverir. 2/117

 

Yukarıda mealini yazmış olduğum, yaratmayla ilgili muhkem ayetler dikkate alındığında, Allah için, herhangi bir şeyi gerçek manada elle imal etmek suretiyle yarattığının düşünülemeyecegi, zira elle yapmak veya yaratmanın, emirle yaratma olayıyla aynı şey olmadığı açıktır. Böylece anlaşılır ki, Allah’ın, Adem’i iki

eliyle yarattıgını bildirmesi müteşabih olup,  Adem’ın yaratılışının ehemmiyetli yani çok önemli bir olay olduğu bildirilmektedir.

Dolayısıyla, Kur’an’a göre kullarınkine benzemez dense dahi, Allah hakkında el isnat etmek; gerçek manada el kabul etmek mümkün degildir. Kur’an’dan mealen:


- Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıldadıgını biliriz, (çünkü) biz

ona şah damarından daha yakınız. 50/16

 

- Göklerde ve yerde olanları, Allah’ın bildiğini görmüyor musun? Üç kişi gizli konuşsa mutlaka dördüncüleri O’dur. Beş kisi gizli konuşsa mutlaka altıncıları O’dur. Bundan az, bundan çok da olsalar, nerede bulunsalar mutlaka O, onlarla berâberdir. Sonra kıyâmet günü, onlara yaptıklarını haber verir. Çünkü Allah, her şeyi bilendir. 58/7

 

Yazmış oldugum bu ayet mealleri, müteşabih olup, ihtiva ettikleri mana bakımından , Allah’ın hakimiyet yönünden bize yakınlığını bildirmektedir.

 

Yoksa, haşa, zatının bünyemiz içerisinde şah damarımızdan daha yakın olduğu veya bir mekanda üç kisi isek dördüncümüz olarak, Zatının bizzat yanımızda olduğu manasında değildir. Bunun böyle olduguna örnek verecek olursam, Kur’an’dan mealen:

 

- Gökten yere bütün işleri O tanzim eder; sonra sizin saydığınızla suresi bin sene

olan bir günde işler, O’na yükselir. 32/5

 

Mealini yazmış olduğum bu ayet, Allah’ın bizimle bizzat bir arada bulunmadığının bir delilidir. Zira aksi takdirde şah damarımızın bize bizden bin senelik mesafeden daha uzak oldugunu düşünmemiz gerekecektir. Allah’ın bize şah damarımızdan daha yakın olduğu hususunu tevil etmesek bu neticeye varmamız kaçınılmazdır.

 

Fakat böyle bir şeyin mümkün olmadığı, şah damarımızın, bizim bir parçamız olarak boynumuzda bulunmasından bellidir. O zaman anlaşılması gereken mana, Allah’ın hakimiyet yönünden bize şah damarımızdan daha yakın olduğudur.

 

Diğer önemli bir hususta, işlerin Allah’a saydıgımız zamanla bin senede yükselmesinin yine, Allah’ın bize konum olarak bin senelik bir uzaklıkta olduğunun göstergesi olmadığı, bu mesafenin dahi müteşabih olduğu ve Allah’ın yüceligini bildiren bir ifade olduğudur. Bunun böyle olduğuyla ilgili olarak, Kur’an’dan örnek verecek olursam, mealen:


- Sual eden, vuku’ bulacak azabı sordu.

- O, kâfirlere mahsustur. O azabı önleyecek yoktur.

- ( O azap) yükselme derecelerinin sâhibi Allah’tandır.

- Melekler ve ruh, miktarı elli bin yıl süren bir gün içerisinde O’na yükselir. 70/ 1-4


Bu ayet mealinde görüldüğü gibi, melekler ve ruh’un Allah’a miktarı elli bin yıl
süren bir gün içerisinde yükseldiği bildirilmiştir, bu da mütesabih olup, Allah’ın yüceliğini bildiren bir husustur. Zira, şah damardan yakınlığa, bin senelik bir mesafeden, elli bin senelik bir mesafeye kadar düşünürsek, durum kolayca

anlaşılır.

Fakat sunu da belirteyim ki, Allah’ın bize yakınlığı ve uzaklıgı, zatı söz konusu olunca müteşabih olmakla beraber. Bir günlük, bin yıllık ve elli bin yıllık zaman tarifleri, zaman söz konusu olduğunda, zaman açısından müteşabih değil mühkemdir. Bunun nasıl oldugunu burada anlatmak biraz uzun sürer ve Vehhabiler konusu dışına çıkılmasına neden olur, kısmet olursa daha ilgili başka bir konu içerisinde anlatmaya çalışacağım.

                                                                    DEVAMI>>>

 

 
 
  Bugün 163 ziyaretçi bizimle..  
 
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden